mecmua isini hep sevmisimdir. fakat about a boy'u okudugumdan beri sureli yayinlari daha fazla onemsiyor ve onlara ciddiyetle yaklasiyorum. 30yasinda bekar bir adamin ev yasiminin yapi taslarindan biri de yerli/ecnebi dergiler galiba (dikkat ederseniz yine tuketici tarafindayim). haftada bir iki defa, is-ev dogrusu uzerinde iki nokta olan d & r ve iletisim kitapevlerine girip dergi raflarinin onunde dikiliyorum. hakikaten dikiliyorum. oturacak bank, yaslanacak duvar yok. dizi dizi ve rengarenk yayinlarin karsisinda oylece duruyorum. yaptigim en radikal hamle, alt siralardaki ulasmak icin egilmek. yalniz bazi kitabevleri -efendime soyleyeyim bookstore lar- ayni siraya baska baska dergileri koyuyor ki, o zaman aradiginizi bulmaniz epey guclesiyor.
neyse... aksam eve girdigimde ustbas degistirmekten sonra yaptigim ilk is, kendime krallar gibi bir sofra kurmak -degil tabii. ikea'dan aldigim kucuk sehpanin uzerine birami koyuyorum. ikea'dan aldigim derimsi kanepenin uzerine yayiliyorum, ikea'dan aldigim orta sehpaya ayaklarimi uzatiyorum ve ikea'dan aldigim unitenin uzerinde duran televizyonu aciyorum. evde internet baglantisi olmadigi icin gunde 3 film indirmek gibi bir hastalik edinemedim kendime. onun yerine; e!entertainment, home ve iz tv'ler arasinda geziniyorum. evde film izlemek artik benim icin sevgiliyle icra edilen aktiviteler kategorisinde. donemsel midir bilmiyorum ama, tek basima film izleyecek ya da oturup saatlerce kitap okuyacak kesintisiz konsantrasyonu saglayamiyorum bir turlu. onun yerine, ayni anda televizyon izlemeyi, bira icmeyi, dergi okumayi ve kedi sevmeyi tercih ediyorum. soyle bakinca; 4 in 1! hic de fena sayilmaz. hatta bazen bu dortlunun yanina muzik de ekleniyor. tv'nin sesini kisip bir plak koyuyorum ve boylelikle mustakil bir pub havasina ulasiyorum.
dun aksam dikkatimi cekti de, tasarim ve tarz dergilerinde fotograflari basilan, gorusleri sorulan adam ve kadinlarin bir kismi, aslinda hic bir seyci degil. bilmemne manager, cart curt designer, graphic artist, habes sultani vs. sifatiyla 20-30 (arti eksi 2) yas araliginda tonla islevsiz kisi, oldukca afilli pek cok yayinda kendilerine yer buluyor. esasen havali bir tshirt ve karisik yikanmamis saclar disinda sahip olduklari bir nitelik yok. dergiyi cikaran ekibin ya da o sayida konu edilen adamin ahbabi tabii bunlar. yani bildigin yanci. hopluyorlar, zipliyorlar, gozluklerin ardindan capkin capkin bakiyorlar. dogrusu genelde renkli tshirt'ler ve esini zor bulacaginiz ayakkabilari var. sahip olduklarini alt alta koydugunuzda, elde var sifir. ilgi cekici yanlari yok. baskalarinin hayatina bakmak; unlu olmasalar dahi ilgi cekici bir durum. yalnizca bunun icin kendilerine sorulan kisa sorulara verdikleri zipir yanitlari okuyoruz. tarzina bakip, kim olabilecegini cikarmaya calisiyoruz. cok sacma degil mi? dogrusu, david beckham bile ilgimi bu kucuk stylish kitleden daha fazla cekiyor... bir meslegi, guzel bir karisi, bir kac cocugu (iclerinden birinin adi brooklyn ve bence bu cok kiyak bir isim) sirtinda beckham yazan bir milan formasi, yetmezmis gibi pek cok kadin icin ikonik bir tarzi var. kendime onu ornek aliyorum. simdi gidiyorum, biraz serbest vurus calismam lazim.
Tuesday, April 28, 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment