Wednesday, December 15, 2010

sanat bazen...


(basliktan devamla) dehset verici olabiliyor.



Leonhard Kern'in 1650 tarihli yamyamlık isimli heykeli.
Bakın.
Tekrar bakın.
Anne ve çocuğun ifadelerindeki farklılığa dikkat buyurun.
Bedenlerinden süzülen kanı siz de fark edebiliyorsunuz değil mi?



Şimdi asıl soru geliyor,
o bacağın devamı nerde lan? :S

Sunday, December 12, 2010

hidden dragon


The FALN (Armed Forces of National Liberation) is a clandestine organization committed to the political independence of Puerto Rico from the United States. Between 1974 and 1983, the FALN claimed responsibility for more than 120 bombings of military and government buildings, financial institutions, and corporate headquarters in Chicago, New York, and Washington DC, which killed six people and injured dozens more. The purpose of these bombings was to protest U.S. military presence in Puerto Rico, draw attention to Puerto Rico's political relationship with the United States, and object to increased influence of U.S.-based corporate and financial institutions on the island.

On April 4, 1980, police arrested 11 FALN members in Evanston near Northwestern University's campus. These members, as well as others arrested in Chicago in the early 1980s, were charged and found guilty of seditious conspiracy and sentenced to extensive prison terms in federal prisons throughout the United States. On August 11, 1999, President Bill Clinton offered clemency to 16 convicted FALN members on condition that they renounce violence. In September 1999, 11 prisoners were released, 2 had their fines remitted, and 1 had his prison sentence reduced. Clinton responded to criticism of his decision by explaining that the prisoners had already served extraordinarily long prison sentences for the crimes committed, and that none of the FALN members granted clemency had been convicted of any of the bombings or injuries and deaths associated with them.



9/11 ilk miydi? tekrar düşünün.


Saturday, December 11, 2010

noise is sexy

Yaklasik iki aydir dayanilmaz sirt ve boyun agrilarindan mustaribim. Kafamda skolyozdan boyun fitigina bircok ariza senaryosu var. Blogumuza devamsizligimda bir etken parametre de bu. Bilgisayar ve monitore o kadar dusmanlastim ki, is disinda hicbir sebeple muhatap olmaya tahammulum yok. Bugun bu tahammulu gostermemdeki bas sebep de, nihayet bugun bir doktora gorunerek iyilesme ya da kabullenme yolunda bir adim atmis olmam. Ve yasadigim essiz tecrubeyi sizlerle paylasma istegim...

Bugun MR’a girdim. Cift MR oldugu icin sure uzadi, 45 dakika bir kapsulun icinde hapis kaldim. Bundan on yil kadar once dizim icin girmistim, ancak bu her acidan cok farkliydi. Oncelikle cihazlar ve aksesuvarlar cok futuristikti. Ama 70lerin futuristigi. Yani o zamanin gelecegi gelmisti. Ama gelen, bugune ait de degil. Anlamadim. “Gelecek de bir gun gelecek” mottosuna tutunmusken belki de dun, bugun ve gelecek zaten hep iciceydi ve Manics’ni dedigi gibi “The future has been here forever”.

Takilan kulaklik, gozluk ve icine girdigim kapsulle kendimi “The Man Who Fell To Earth”deki David Bowie gibi hissettim. Ne yalan soyleyeyim, karizmatik bir histi. Tabii onun kadar acimasiz testlerden gecmedigimden, herhangi bir korku duymadim. Kapsulun sade ic tasarimi da (bembeyaz bir fon, dikine ince gri bir serit) bir harikaydi. Sonra o korkunc sesler basladi. Neyse ki muzigi ve zor da olsa dikkatle dinlendiginde belli bir ritm yakalamanin mumkun oldugu ses gruplarini -gurultulu dahi olsa- seviyorum. Is bilincli olarak muzik dinlemeye geldiginde ise, aksi bicimde kaliplara dusman, belli bir duzen tutturmayan ve sasirtan ses gruplarinin pesine dusuyorum, o ayri. Burada belli bir ritm ve tekrar yakalanana kadar tekinsiz bir hisse kapildigimi soylemeliyim. Duzeni tanimlayabildigim ve devamini tahmin edebilir hale geldigim anda rahatliyordum, ancak hemen bir pozisyon degisikligiyle yeni bir gurultu parcasina/ses grubuna gecis yapiyorduk. Giderek de kakafonik bir hal aliyordu. Baslangicta hardcore “trance” calan, DJ’in zirveye ulastigi, setinin en kafa utuledigi statik kesitine denk geldigim bir kulupte gibiydim. Sonrasinda ise adeta Einstürzende Neubauten konserine arka kapidan girdim. Bosuna “silence is sexy” demediklerini anlar gibi oldum. Sesler birbirine girdi ve takip giderek zorlasti.
















Sonra aklima, yaratilan kaos ortamiyla insana gerceklik duygusunu kaybettirmenin ne kadar da mumkun oldugu geldi. Insalik ve politika tarihi boyunca uygulanan şok darbe metodlari, kisilerin gerceklikle iliskisini yerle bir eden iskenceler… Cihaz ara sira ileri geri pozisyon degistiriyordu. Belli bir yere kadar bunu takip edebildim. Fakat sonrasinda bu da zorlasti. Gozlerime yaklasik yirmi santim uzakliktaki kapsulun yere paralel yatay ic yuzeyi, herhangi bir noktayi referans alamayacak kadar mukemmel ve puruzsuzdu. Gozlerimde buyuk olasiklikla beynin komuta merkezinden gelen, kendimi bildim bileli beni takip eden, ya da gozlerimin onlari takip ettigi kucuk iki-uc nokta var. Ilk kesfettigim yaslarda peslerine dusup onlari yaniltmaya cok ugrasirdim. Gozlerimde ani yon degisikligi yaptigimda biraz geri kalir gibi dursalar da, hep bir golge kadar kusursuza yakin hareket ediyorlardi. Hala da oyleler, ancak ben onlara cok alistigim icin takip etmiyorum. O mukemmel yuzeyde hepsi kendini bana birer birer hatirlatti. Iste yuzeyde aradigim kusur da her seferinde o haylazlarin sabotaj girisimine ugradi. Lakin yilmadim ve sonunda belki yarim milim capinda ufacik siyah sabit bir nokta bulmayi basardim. Evet, yuzeyin facasini bozan, benim de yer tayinime yardimci olacak o mikroskobik kusuru bulmustum. Bircok filmde karsilastigimiz, farkli aynalara yansiyan ayni insanin gercegini (tabii ki terleyeni!) bulmak gibi bir seydi. Aralarda sanki ben degil de, nokta oynuyormus ve aslinda hareket etmiyormusum hissine kapilsam da, nokta belli araliklarla kadrajimdan cikip geri geldiginde rahatladim. Iyi ama bu da pekala bir goz, hatta algi yanilsamasi olamaz miydi? Kafayi yedigimi ya da control manyagi oldugumu dusunmeyin lutfen. Sadece o anin tadini cikarmaya calisiyordum :S



this is minor serdıl to ground control
i really made the grade
..
now it’s time to leave the capsule if i dare




Kapsulden cikmayi basardim ama girerken hareket etmem durumunda surecin uzayacagini soyledikleri icin tas kesildigimden; her tarafim uyusmus, dahasi tertemiz bir sopa yemis gibiydim. Hastanedeki bekleme surecinde okudugum haftasonu eklerinde onlarca tavsiyeden anladigim kadariyla, insanlar haftasonlarini nasil gecirecekleri konusunda kayisi koparmis durumdalar. “N'oluyoruz lan?!” deyip tam da kendimi bitkisel hayatta bir hayvan, ya da kendi dunyasinda bir ot gibi hissetmeye basladigim anda bu essiz tecrube imdatima hizir gibi yetisti. Eger onumuzdeki haftasonu ne yapacagi konusunda kafasi karisik, ozel saglik sigortali bir sehir bocegi varsa, kendisine soguk kis mevsiminin en verimli aktivitesini, 150 TL’lik makul bir katilim payi karsiliginda sinirsiz MR keyfini tavsiye ediyorum.