Milliyetciligi “dusmanlik” kavrami uzerine insaa etmek bizim topraklarda yabanci oldugumuz bir uygulama degil. Aslinda sadece bize ozgu de degil, yogun milliyetcilik yuklemesi ile uluslari kenetlemenin dogasinda yeri asla sarsilmayacak bir mesele... Muasir ve mureffeh medeniyetlerde de mantik, vatandaslara saglanan egitim, saglik gibi imkanlar ve refah seviyesine disaridan/iceriden gelebilecek her turlu zevali bir dusman olarak algilatma uzerinden isliyor. Bunlarin olmadigi yerlerde, tekrar kutsal topraklara donuyoruz, etnik, ekonomik ya da politik dusmanliklar uzerinde cok daha fazla yogunlasmak gerekiyor. Eh, bu milli damarin beslenebilmesi icin de, toplumsal ve ekonomik anlamda kotuye gittigimiz dusunuldugunde, her gun biraz daha fazla dusmanin kanina ihtiyac duymaktayiz. Paranoya konusunda cok iddali oldugumuzu dusunurken hic de geri kalmayacak, hatta daha otesine sahit yazildim, anlatayim...
Dun Israil’e is amacli giris yaptim. Ama ne giris… Elbet biraz sorun yasayacagimi biliyordum, ancak dede adimin Omer olusunun resmi makamlar katinda beni bir canli bomba yapma ihtimalini bu kadar artiracagini tahmin etmiyordum. 1.5 saate yakin bir sure bir bekleme odasinda kok saldim. Bu arada birbirinin karbon kopyasi sorularla iki kez gorusmeye cagrildim. Saniyorum yarim saat arayla kendim kendimle celisiyor muyum, onun testine tabi tutuldum. Ne icin oradayim, ne okudum, ne kadar suredir calisiyorum, nerede kalacagim vs vs. Asil beynime durgunluk veren, benden Israil icinden bir kontak istediklerinde vermis oldugum kisinin (ad-soyad ve calistigi firma, hepsi bu) sistemden 30 saniye icinde resmini bulup bana “bu mu?” diye sormalari oldu. Bu sovun ardindan saskinligimi gizleyemedigimi gorunce gurur, zafer duygusu ve mutluluk dolu “this is Israel” repligi gecikmedi. Iyi de ben size totaliter olamazsiniz demedim, …
Sonra tam cikisi ararken gumrukteki polis abilerden en iri yari, delici bakisli ve buyuk olasilikla aksiyon sever olani, hazir Istanbul’dan ithal Omer Dede familyasindan buyuk bir balik yakalamisken hemen oltasini alip yanima yaklasti. Once Hollywood filmlerindeki gibi iki katli cuzdanini oldukca havali bir sekilde, bir kenarindan tutarak dikey bicimde yercekimine birakti ve ic taraftaki yildizi gosterdi. Sonra da oldukca basit ve direkt bir soru sordu: “Do you have drugs?”. Sorudan hoslanmadigimdan mi, yoksa bir teklif olarak aldigimdan midir :S, "No, thanks" diye cevapladim. Gerci cevabi dinledigi filan yoktu, gidisat daha bana yaklasirken belliydi. Once bir bakayim dedi, sonra kalk gidelim, pardon gel oturalim dedi ve on adim otedeki ofisine buyur etti. Buyuk bir itinayla tum bavul ve cantamin icini disina cikardi. Gizli bolmeleri kontrol etti. Gosterdigi ozene ve nezakete bakinca tekrar hepsini geri koyacakti. Tabii ki yapmadi. Ben o angaryayla ugrasirken bir kagit doldurdu. Ayni sorularin uzerinden bir tur da o gecti. Dedim ya, guvenlik, sifreleme, takip gibi konularin dunya capindaki uzmanlarinin her seferinde ayni sorulari bastan sormalarinin tek bir amaci olabilir; o da olasi bir ifade celiskisini yakalamak. Neyse, sonunda yine nazikce imza atmami istedi. Imza attigim bolumun ustunde aynen soyle yaziyordu: “Signature of the Arrested”. Evet, saniyorum bir yirmi dakikaligina tutuklanmistim. Belki artik boyle bir kaydim var. Once yoktan bir kayit var ettiler, eminim sonra da her girisimde bunun hesabini soracaklar. Ve bu kayitlar da katlanarak gidecek...
Benim icin asil trajik ve hayal kirici olan, basiniza gelenleri anlattiginizda herkesin once buyuk bir saskinlikla karsilayip esefle kinar gibi gozuktukten sonra “ama” ile baslayip “cok fazla dusmanimiz…” [paranoyanin tum ulusa sirayeti], “2 saat ne ki, ben bir keresinde Amerika’da…” [bir baska paranoya birlesik devletlerine referans], “senin tipinde birine bunu nasil…” [lehime alenen ayrimcilik] seklinde devam eden, “ama” devamini pek dinlemedigim cumlelerin bizzat sivillerden gelmesi oldu. Hatta belki endise verir niyetiyle anlattigim resim hikayesini "aah evet, guvenlik teknolojisinde oldukca ilerideyiz" seklinde gelismislik uzerinden okuyan bile oldu. Hos burada herkesin kidemli bir asker oldugunu da unutmamak lazim. Iki-uc yil (kadin-erkek) askerlik yapan bu genc subaylar anlasilan tabii ki rahatsiz.
Sonrasinda bana intikal eden paranoyayi tahmin edersiniz... Bir tiryaki olarak otellerde genelde sigara icilmeyen odalari tercih ederim. Havasi temiz yerde icmenin tadi bir baska olur :S Tabii dedektorlere dikkat. Bu yasadiklarimdan sonra sigaramin icine bile dedektor yerlestirilmis olabilecegini dusundugumden odada icmiyor, balkonu kullaniyorum. Ancak izlendigimden emin oldugum paranoyak bir aktivite icerisindeyim. Herhalde bir sonraki gelisimde buyuk bir istahla karsima cikarmak varken bugun paylasip zevkini kacirmazlar diye dusunuyorum, o nedenle gidebildigim yere kadar gidecegim. Ha bu arada Tel Aviv mutlaka gezip gorulmesi gereken oldukca guzel bir sehir :S
Monday, February 15, 2010
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment