Tuesday, June 23, 2009

beygir gucume gidiyor boyle yarismak

Eski calistigim sirketlerden birinde bir gun, dahili bir telefonla iki yil boyunca hic yuz yuze gelmeme ya da on bes yil calisip “suitini” hic gormeme olasiliginizin yuksek oldugu, kerameti soyisminden menkul, memleketin “soylu” bir ailesinden gelme yonetim kurulu baskaninin beni odasinda ivedilikle bekledigi haberi geldi. Lakin asilzade efradindan bu zat-i muhteremin mizaci hususunda isittiklerim nazarimda kendisini pek bir sonradan soylama, oldukca da dallama yapiyordu. Dort saatlik isi bir saatte bitiren ve karsiliginda ovgu bekleyen birini “sen benim bu bir saatte ne kadar para kaybettigimi biliyor musun?” seklinde odullendiren birinden bahsediyoruz. Refleksim kosa kosa gitme komutunu emretse de isin aslini, en olmadi astarini anlamaya calisan zihnimin yogun mesaisi bedenimi yavaslatti. Tabii bu ofis ahalisinin cana susamislikla acikladigi bir yavaslikti. Sirf kendilerine ayna olup iclerindeki korkuyu yansitmak, Bizimkiler dizisindeki Ergun Bey’den hallice zavalliliklarini mesrulastirmak icin kosardim kosmasina da, neydi bu adamin derdi?

Sirketin ucuncu katinin “karanlik” tarafinda, dedim ya kimselerin gitmedigi, gitse de gormedigi suitine dogru yollandim. Iki guvenlik asamasindan sonra odasina vardigimda isin icler-dislar carpimi yuzunu anlamaya baslamistim. Ingilizcesi iyi birini ariyormus, referans zincirinin son halkasi da ben olmusum. Hic dert degildi, excel’de bir formul sormasina binlerce kez yeglerdim. Lakin bir dile hakim olmak her uzmanlik alanina ve onun kulliyatina vakif olmayi mumkun kilmiyor. Zaten basimiza ne gelirse bu zihniyette gelmiyor mu? Adamin Ingilizcesi iyi, ver eline bilgisayar kitabini cevirsin. Sonra cik icinden “cevirgec”, “cizi”, “yazmac”, “imlec”, “dizge”, “sekme” gibi kelimelerin cikabilirsen. Adama bildigini de unutturur. Donelim hikayeye, mevzu daha once hic tesrik-i mesaim olmamis bir alan olan atlardi. Zaten odaya girmemle beni karsilamis olan hipodromdan bunu anlamaliydim. Maket atlar, plaketler, binicilik dalindaki hizmetlerinden dolayi tesekkurler, fotograflar ve daha bir suru sey… Elime tutusturdugu kagitta o an icin bana en az kirk dijit gibi gelen numarayi aramami soyledi. Aradigim numara Kentucky’de bir at ciftligi sahibiydi. Lakin telefonu Avustralya’da oldugu icin kendisi degil, karisi acti. Sonrasi tam bir omur torpusu. “Sor bakalim annesi damizliga cikmis mi?”, “Dogru soylesin, beygir filan olmasin o?”, “Nalbant kontrol etmis mi nallarini?”, “Derecesi var mi hic?”, "Düldülse hic ugrastirmasin?", “Uykulugu farkli renk mi?”, "bilmem neresi kircilli mi?" gibi mutemadiyen iletisimi terorize eden ve pek bir asina oldugum konulardaki sorulari cevirip cevirip sormak suretiyle iyi bir ter attim. Gercekten ne dedim, nasil cevirdim bilmiyorum ama sonunda geceleyin kargo ucagina atin konup Turkiye’ye gonderilmesi icin gerekli onayi vermis bulunduk. Tabii sonuna "bak essek cikarsa aynen iadeli taahhutlu paketleriz, yol masraflariyla birlikte parayi tazmin ederiz" turu beyanlari ekleyerek Turk usulu ticaret esaslarina bagli kalmayi da ihmal etmedik. Devamindan haberim olmadi, hic de olmasin istiyordum ama en azindan bir tur binmeyi teklif etmesini beklerdim :S

Pazar gunu kanuni agabeyim Bulent Abi’nin buyuk surpriz seklinde sundugu “adrenalin yuklu” aktivite vaadi Veliefendi’de son buldu. Ben atlarin icinde bulundugu kosullarin ne kadar "hayvanî", onlari yaristirmanin ne kadar adil oldugunu dusunup durayim; hakikaten bir baska alem. Ingiltere Derby’si gibi kralice, yuzlerce melon sapkali adam yok ama mesela bu alemin duayen ailelerinden Eliyesil ailesi, at sahibi kizlari, serveti hesaplanamayan ve kendisinin de yemeye firsat bulamadigi yarisan efsane Halis Karatas (iki ayakta kostugu iki ati da birinci getirdi), galop, ganyan, padok, favori, kufur, sinkaf, pismemis kofte ne arasan vardi. Ingiliz ve Arap atlari arasindaki fiziksel farklari, kesintisiz kumara imkan taniyan bahis sistemlerini, evin faturalarini beygirlere yatiran hayal yolcularini, homoerotik ifadelerle jokeye her turlu servisi (!) verebilecegini bagirarak belli eden jokey asiklarini da canli bicimde gormus olduk. Ikramiye avcilarini veznede husran bekliyordu zira biri haric tum ayaklari favori atlar kazandi. Belki zamaninda deniz asiri yolculuguna araci oldugum "duldul" de bunlardan biridir.

Bu aktivitenin uzerine saniyorum asil cila bu haftaki 83. Gazi Kosusu olurdu. Anladigim kadariyla tum huzunlerin unutuldugu, dargin yarisseverlerin baristigi, heybet dolu sampiyon atlarin er meydani, bayram niteliginde bir organizasyon. Bir Epsom, bir Victoria, bir Avustralya Derbisi gibi... Hazirliklar ve reklamlar gunun anlam ve onemini bir hafta oncesinden gayet iyi acikliyordu. Benim favorim Ertül Cankılıç’ın kostuğu George Thomas :S

No comments: