Monday, July 20, 2009

wasted life in black&white

iyice agitlar birligi olduk, ancak kayipsiz bir hafta gecmiyor. temmuz ayinin -umuyoruz ki- son yolcusu buyuk besiktasli agabeyimiz vedat okyar. kendisi "aksamci" sinifindan yusuf tunaoglu ile birlikte george best'in pekala besiktas mumessili olabilir. bir keresinde, herhalde bir on bes yil kadan once, caddebostan'da sahibi oldugu barin onunde demlenirken gormus, gidip kendisini opmustum. gosterdigi sefkati veletligime ve aniden onu gorunce sergiledigim naif tepkiye degil, hayatimda herhalde sadece onun icin yuklenecegim klise -fakat kendisinin de cok sevdigi- kalip olan "guzel insan" olusuna yoruyorum. bir kez de buyuklerime kaynak oldugum ve alti kisi baslayip onun da sonradan eklendigi yaklasik 35 kisiye varan bir masada birlikte kadeh kaldirma serefine nail oldum. "benim ickiden evladim" kabilinden bir jestle garsonun bir cirpida anladigi ve getirdigi, eminim alkolsuz orani cok dusuk icki neydi soramadim. hep de merak ettigim bir muamma olarak kaldi, tekrar bir araya gelsek kesin soracaktim. bardagindan anladigim kadariyla (ince, uzun ve bol buzlu) cin ya da vokta agirlikli, belki biraz da tekila katkili saydam beyaz bir karisimdi. televizyonda neyse, masada da o. hic usanmadan, karsindakinin yasina basina sekline semaline bakmadan her soruyu buyuk bir ciddiyetle dikkate alip cevaplayan, insanin sarilip omuzunda aglayasi gelen bir babacandı. bir sergen fanatigi olarak sergen'e cok kizgindi, yetenegini futursuzca harcadigi icin. "bizim degil de kendi istedigi hayati yasadigi icin mutluysa, kizmakta hakli miyiz abi?" diye sordugumda "sonradan cok pisman olur" deyip ozeti "bizim yasamasini istedigimiz hayat ileride onun da yasamis olmayi isteyecegi hayat olacak" turunden bir kontrayla beni ters koseye yatirmisti. neyse ki pesinde ziyan oldugu siyah-beyaz renklerin sampiyonluk karnavaliyla ugurladik vedat abi'yi. ruhu sad olsun, tum sozler ucsun, son yazisi bir de burada kalsin.



Orada olmak vardı..Şampiyon olan Kartal’ı izlemek, hakedilen bu büyük başarıyı alkışlamak vardı aslında. Ama olmadı...

Kendimi Denizli’de oynanan bu şampiyonluk maçına çok hazırlamıştım. Kaderde Beşiktaş şampiyon olurken hastanede yatmak da varmış... Üzüntüm büyük, tüm sezon adım adım yaşadığım, büyük keyif alarak içinde olduğum şampiyonluk yolculuğundaki son durağı kaçırdım.

Ama bu çok özlediğim şampiyonluk, üzüntümü yok ediyor... Sevincim katlanarak büyüyor. Bana derman oluyor, ilaç oluyor...

Ufak da olsa korkularım vardı. Futbol bu, ne olacağı hiç belli olmaz. Onun için geçen hafta demiştim ki ‘Tecrübelerim bana ayakkabıları bağlamadan hiçbir yeri işaret etme’ diyor. Çok şey gördüm, çok şey geçirdim. En azından kısa metrajda yaşanan bir F.Bahçe-Denizli maçı var...

Mustafa ve talebeleri o korkulardan beni, sevinçlerin en güzellerinden birine uçurdular.
Hepsine helal olsun. Kim iyi oynadı kim kötü oynadı bu saatten sonra oralara dalmam. Tebrikler. Tabii ki ön plana çıkan oyuncular var. Ama hep beraber istediler, hep beraber kazandılar. Stres dolu maçı kazanmak kolay değildi.

Şampiyonluk analarının ak sütü gibi hepsine helal olsun...

No comments: