Friday, December 4, 2009

bir dinazorun açıları

Bazi konu basliklari altinda belirli acilara yogunlasan kimi insanlar bana hep tuhaf, genelde de sıkıcı gelmislerdir. Bunun basinda arac-trafik muhabbetleri geliyor. Konu basliginin kendisi cok sıkıcıdır ya neyse, bunlarin icinde “kaza”ci bir grup var ki baslarindan gecmis ya da sahit olduklari ister siradan olsun ister olumcul herhangi bir kazayi oylesine detayli, panoromik ve dort boyutlu (zaman boyutu olmazsa olmaz) aktarirlar ki; kazalar ve cinsellik arasindaki linki kesfetmeye ugrasan James Ballard ve onun isiginda David Cronenberg’i dahi golgede birakacak bir ilgi ve motivasyon sahibi olduklarini dusunuyorum. Bu aksiyon-macera sevdalisi grup genelde trafik cezalari alt basliginda da ayni heyecani tasirlar. Carptirildiklari, kiyisindan dondukleri, rusvetle siyrildiklari tum cezai durumlari oyle bir anlatirlar oyle bir anlatirlar, dur yahu burada otoriteyi kekliyor mu yuceltiyor mu anlayamadan, ne yapsam onune gecemedigim bir esneme hali alir goturur beni.

Aslinda buradan karsisindakinin sıkıntıdan bayildigini fark edemeyecek, belki sadece umursamayacak kadar kendi “text”ine odaklanmis insanlara gecis yapabiliriz. Hani o kendisinden baska hicbir seyin farkinda olmayanlar, iste onlar benim yasama uzuntum. “Interpasif” mekanizmalari sadece yayin yapmaya imkan tanidigindan, karsidan gelebilecek herhangi bir reaksiyonu duyumsamaya kapalidir. Bu gibilerin algilarini nasil degistirebiliriz, politik-dogrucu yanlisligimiz mi onlari bu hale getirdi, acaba incitici bir durustlukle gercekleri yuzlerine tokat gibi carpmali miyiz filan diye dusuncelere dalar giderim kimi zaman. Neden sonra sirf kendi asap sagligimiz izin baskalarinin mutluluguna kast etmenin etik olmayacagi sonucuna varir, hemen Roland Garros’un merkez kortunda final macina, ya da Wembley’de konsere ciktigimi filan hayal etmeye baslarim :S

Bilincli yapilan herseyin dogalligini yitirdigine inanmak ve bilincsiz sekilde sogumak bana ozgu bir durum degildir herhalde. Eger birisi yardimsever oldugunun bilincinde yardim ediyor (eylem deforme oldu bile gerci), ustune bir de bunu ovgu meselesi yapiyorsa, dilerse servetini bagislamis olsun artik kanimca yardimsever degil; sadece herkes gibi kimlik kartindaki bir haneyi, fakat herkesten farkli olarak goruntulu-efektli bicimde doldurmaya ugrasan biridir. Lanet olsun icimdeki bu insan modeline gudumlu ofkeye. Birakin da biz sizin karakteristiklerinizin farkina varalim, idiokratik davranislarinizin ayirdina kendiligimizden varalim, size ozgu hallerinizi secelim. Artik cok icmeniz mi, maceraperestliginiz mi, biyonik bunyeniz mi, nukteci kisiliginiz mi, is bitiriciliginiz mi her neyse gozumuze soktugunuz ozelliginizi biz tespit edelim, olmaz mi? En basiti, guzel bir kadin guzelliginin farkinda ve yasamindaki koordinat sistemini bu orijin uzerine kuruyorsa, hemenden tezi yok cirkinlesiyordur. Zaten bu durum kendi icerisinde paradoksunu dogurmuyor mu, veya burada bir mantik hatasi islenmis olmuyor mu? Bir kimse cok caliskan oldugunu ya da gereginden fazla calistigini iddia ediyorsa, onun kabul ettigi esik nerede kaliyor? Ontolojik olarak “caliskanlik” herhangi bir esigin varligini tanir mi? Eger kisi once limiti taniyor, sonra tanimliyor, ardindan da orayi coktan gectigini iddia ediyorsa yeterince caliskan olabilir mi? Neyse, bu insan zor is yahu. Yasam deneyimi suresince O’nun hakkindaki dosyalar biriktikce birikiyor. Arada firsat buldukca acmaya calisiriz. Ama su gercek, o keratasiz da olmuyor :S


dinosaur jr.

No comments: