Monday, August 3, 2009

hava cok sicakti ve ortalarda pek kimse yoktu

bizim "haftasonu notlari" adetimiz olmadi. (yakin zamandaki baska bir blog girdisine de "soyle bir adetimiz" yok diye basladigimi hatirliyorum, demek ki adet edinmekte, gelenekler yesertmekte sorun yasiyoruz). ama bir kac anektodu belirtmeden gecemeyim. aslinda belirtmeden sessizce gecsem de fark etmezsiniz ama yine de bazilarinin benim icin onemli oldugunu ve sizin de bir sekilde kafanizi kurcalamis olabilecegini umit ediyorum. sevgi paylasarak buyur oyle degil mi? :S

otogarlardan nefret ediyorum. epey oldu galiba, uzun saatler suren otobus yolculuklari yapmadim. ama uzun yolculuklar yaptigim zamanlar da otogarlardan nefret ederdim, iyi hatirliyorum. eger yalniz seyahat ediyorsaniz -ki ben o bogucu otogarlarda hep yalniz oldugumu animsiyorum- bunu otomobille yapin. otogarlar, yalniz (olumcul bir yalnizlik degil kastim, sadece o an tek basina olmak) bir insanin kendisini dunyanin en yalniz insani hissedebilmesi icin ideal yerler. ve kim boyle hissetmek ister ki? les gibi tuvaletler, sidik kokan merdivenler... ucuz donerin yagli kokusu... otobus onu cigirtkanlari, yasli ve hasta teyzeler, sortlu az sayida turist, para tuzagi bufeler ve nemli bir sicak... butun bu kesmekesin ortasinda bir yandan telefon ve cuzdan guvenligini saglamaya, cantalari kontrol etmeye, elindeki kitaba yer - pet su sisesini atacak cop bulmaya ve bunlar yetmezmis gibi es zamanli olarak bir de sigara yakmaya calisan ben. holy crap! her sene yazliga 1 kere olsun otobusle gidiyorum (bir bucuk saatlik kisa bir yol) ve o adam hep orada oluyor. ayni bankonun icinde, bilet satiyor. saglikli hala, sadece saclari biraz kirlasti ve gozleri de simdi bir kac numara daha bozuk olabilir. fakat suratsizlik baki adamda. dogruyu soylemek gerekirse, ben de bilet kesme isinde olsaydim, dunyanin en mutlu insani olmazdim. gerci simdi de dunyanin en mutlu insani degilim, ama eminim o zaman daha mutsuz birisi olurdum (olmak fiilinin alternatifini bulsun birisi).

pazar gunu, arabayi alip izmir'e dondum. yapacak hic bir haltim yoktu ve izmir'de, pazar gunu ogle sularinda size arkadaslik edecek bir allahin kulu olmaz (onden yazmistim bu hususu, hatirlayalim). neyse, aklimda da zaten bir kac sey vardi almam gereken. ikea'nin yolunu tuttum. butun otopark neredeyse dolu. iceride enteresan bicimde (yani beklemiyordum) turbanli populasyon yogunlugu vardi. islamic people does not swim. yuzeni de, yuzmeyeninden epey az sanirim. ikea, evinizin herseyi, ustelik denize girmeyi dogru bulmayanlari sicaktan koruyacak kadar da klimali. gerci ben de denize hasemayla girecegime, ikea'ya gidip o kanepeden bu koltuga sekmeyi tercih ederdim. ustelik 15li isvec kofte yalnizca 5 lira filan.

derken aksam oldu ve fenerbahce'ye yenildik. bir haftasonu da boylece gecip gitti iste :S (bagimsiz sonlardan hoslanirim)

No comments: