Thursday, April 9, 2009

inner circle

Yerimden bir kalkabilsem… Bırak düşünmeyi! Kırdın kafayı düşünecek akıl mı kaldı... Yaşındaki onlar basamağı feci sıkıştırıyor, değil mi? Babamın bana baba olduğu yaştayım. Bu çok a.s.a.p. bozucu bir kırılma noktasına benziyor. Artık babamın yaşı asla benim yaşımın iki katından fazla olmayacak. Artık aramizdaki yaş farkından bana bir abi-abla değil, anca pataklamaya doyamayacağım bir kardeş peydahlanırdı. Boş geç bu hezeyanı. Ezelden beri gencine alıştığın David Bowie ne yapsın? Gerçi yapacağını yapmış muhterem. Ölümü onun kadar huzurla kucaklayacak bir insan evladı daha çıkar mı? El ayağa düşmese bari... Faşist Alain Delon’un “yaşlanmaktan o kadar nefret ediyorum ki, her an intihar edebilirim”dediği günden beri intiharını bekliyorum, en az yirmi yil oldu. Hem faşist hem geri vitesçi. Dur dur… Az önce eko’nun yaptığı espriyi hatırla. Felaket komikti di mi? O an gülseydin işte, beton kafa! Ama neydi?.. Ne neydi? Micheal Jackson kapattığı sinema salonunda Jurrasic Park’ı çocuklarla mı izlemişti hakkaten? Movenpick’i kapatma davasi kişisel yargıma intikal etmiştir. Dur şimdi. Adem ile Havva ilk iki insansa, çocukları arasında ensest olmadan bugünlere nasıl geldik? Kış kış cinler kış kış. Kafam üşüyor. Bu erdo’nun bir zamanlar gitar çalmaya çalıştığına yemin ederim, ama dava şahitsizlikten düşer. Sahi benden başka gören yok mu? Asıl soru, babam Beşiktaşlı olmasaydı da Beşiktaşlı olur muydum değil. Asıl soru; babam neyse ömrü billah onun tersi olmaya ant vermis ben nasıl olmuş da Beşiktaşlı olmuşum. Dayatma yoktu, cevap orda. Sadece baskı vardı. Çok “muazzam” (baba allasen git başımdan) bir durum. Tele Pazar programı içinde doksan dakika naklen futbol maçına alışmıştık da, kainat güzellik yarışması devre arasında Running Man’in işi ne? Sakallı bebeğin mesajları çok evrenseldi, yeterince ciddiye almadık galiba... Total Recall’un ya abimin anladığı versiyon doğruysa? Çok ikna olduğum için kendi versiyonumu aklımdan silmiştim. Şimdi fellik fellik arıyorum, onun ne anladığını da hatırlamıyorum. Soruyorum da o da hatirlamiyor iblis. Ödüm patlıyor biri fikrimi sorarsa diye. Birinin dilinde Elvis “Castello” iken, Jean Paul “Belmando” olur. Amo, hep ne yaptığını biliyor gibiydi. Her seçimi, tarzının özenle damıtılmış bir eldesi gibiydi. Ama hiç soramadım minyatür kale maçlarıında kasten mi burnu delikli ayakkabı (nike –gerçekten- air) ile oynuyordu. Ragga Oktay’dan çekmedim Nejat Alp’den çektiğim kadar. Anlamadım, anlamadım... Bizim kainatin güzeli Julide Ateş’in bugünkü konuğu da burç yorumlarıyla Rezzan Kiraz… Ama neden tahayyül etmeye çalışınca kafamda Füsun Önal’ın siması canlanıyor? Kim derdi zamanında maytap geçtiğimiz Musti herzesi Hello Musti markası altında trend olacak; ufacık bir cüzdanına yüz lira vermek için insanlar birbiriyle yarışacak, kim derdi. Ah o gıcır yüzlükler. Her bayram verirdi Rezzan Teyze. Tüfekle vicdan telime dizili azap kuşlarından birine ateş etsem kaçı kalır? Evet evet. Buldum şurama oturan öküzü! Kütle kaybedeceğine her geçen yıl semiren öküzü… Rezzan Teyze! Ne olur affet beni. Öküz dediğim için değil. Tümce dizilişi yanlış anlamaya mahal verdi herhal. Anladığın bir şeyi değiştirmem o günler de imkansızdı, şimdi anla neden hiç izahata girişmemişim. Affet o mektup için. Hepsini anlatacağım. Yargı organınla da ilgilenmiyorum, ne pahasına olursa olsun anlatacağım. Push it push it some more. A la la la la long. Bak buna dans ederim işte. Yerimden bir kalkabilsem …

No comments: