Wednesday, April 1, 2009

site hakki/nefreti

Ben de D&R’dan onuncu yilina ithafen iki adet DVD’den olusan “La Haine” box-set’i indirdim. Ikinci DVD’de yapim notlari, kamera arkasi, cikarilmis sahneler ve “Protesto’nun 10. Yili” gibi bolumler var. Bunlardan kamera arkasi, dort kafadarin (yonetmen Mathieu Kassovits, oyuncular Vincent Cassel, Hubert Hubert Kounde ve Said Taghmaoui) filmin cekildigi toplu konutlardaki hayati ozumseyebilmek icin gecici olarak ikamet ettikleri evde, cekimler baslamadan once aralarinda donen muhabbetleri iceriyor. Damakta hos bir tat birakan, keske daha fazla cekselermis dedirten kisa bir bolum. Zira on yil onceki halleriyle sanki bugune sesleniyorlar ki, bu da bir “back to the future”, ya da "things to do in denver when you're dead" hissi yaratiyor. Yapim notlari ve Protesto’nun 10. Yili yapimci, yonetmen ve oyuncularin (neden bilmiyorum, Said haric) on yil sonra filme dair anlatilarini iceriyor. Cikarilan sahneler ise, filmin birkac farkli versiyonunu/kopyasini mi izlemisim anlamadim, tanidik geliyor.

Yapicilara (doer) hep buyuk saygi beslemisimdir. Kimileri gozlemlerini kustah ve alayci olmak, kimileri de kendi dogrularini bulmak veya yaratici alanlara aktarmak, gozlemlediklerini sanat yoluyla ifade etmek icin yapar. Kassovitz boyle bir film yapmissa birinci sinifi atlayip direkt ikiden baslamis demektir, ilk saygi zaten buradan. Ikinci sinifta gosterdigi basari ile de 3,4 ve 5.i okumadan mezun olmayi hak ediyor. Tabii “hayatinin filmini kariyerinin basinda yapan yonetmenler” hanesine (tarantino, david fincher gibi) bir civan daha eklenmis oluyor ki umariz zaman icinde diger yonetmenler gibi o da bununla basedebilmistir.

Hersey Zaireli gocmen Mukome’nin elleri kelepceyle kalorifere bagliyken kafasindan aldigi polis kursunuyla komaya girmesiyle basliyor. Olumle sonuclanan koma surecindeki calkantilar ve ayaklanmalar, zaten gocmen sorunu ve toplu konutlarda yasamanin zorlugunu anlatan bir film yapmayi hep istemis Kassovitz’i tam anlamiyla harekete geciriyor. Alanlarda aslinda protestoculardan daha tehlikeli olan polisleri savunmasiz bir genci kafasindan vurma noktasina getiren (kazadir kaza) “nefreti” kafasi almayinca, bunu film makarasina almaya kalkiyor. Amaci kendi tabiriyle “fazla kisisel” buldugu fransiz sinemasina kontrast bicimde toplumsal sorunlara deginen, bir yaniyla ”Amerikan-vari” gorkemli bir film yapmak. "Kamera arkasi"ndan kendisine baktigimizda anliyoruz ki, o da polisleri kesinlikle sevmiyor.


Anlatacak cok sey var, ancak tanitim amacini asmis olmayalim. Bir yandan da “nefret“ adinda ve bu nefretten polisin de nasibini aldigi bir filmi cekmenin zorluklari, belediye meclisinden onay alabilmek icin filmin ismini aldatmaca olarak “Site Hakki” seklinde degistirmeleri, cekebilmek icin girdikleri toplu konut arayisi, aday konutlarin buyuk cogunlugunun nasil onlari kabul etmedigi, zaten cekim yapabilme onayinin aslen belediye meclisinden degil konut halkindan gectigi, filme mekan olan Chanteloup sitesinde cekim oncesi tuttuklari ve iki ay kadar yasadiklari evde baslarina gelenler, konut halkindan zaman icinde aldiklari destek, filmi siyah beyaz cekmek istedikleri noktada teknik ve Canal+ ile yasadiklari problemler, artik gocmenlerden biri haline gelmis basrol oyuncularinin neden gercek isimleriyle oynadigi gibi ilginc konu basliklarini istah acici ipuclari mahiyetinde belirtmis olalim. Bunlarin acilimi ve geri kalanini kendilerinden dinleyiniz…

Isin toplu konut kismina deginmek istiyorum. Yaklasik yirmi yildir Paris’te ikamet eden sevgili agabeyim yillar once buraya geldiginde, bir vesileyle yeni yapilmis olan Atasehir’e gitmistik. Arabayi parkedip binalarin icinden yururken ciddi bir tedirginlik icine girdigini fark ettim. Resmen insanin perspektif anlayisini tersyuz eden, lego gibi evlerin kutu kutu pencerelerinin birinden kendisine ates edileceginden filan korkmustu. Uzerine bu filmi izledigimde Avrupalilarin burada sirca saray statusunde topluma sunulan mureffeh yasam alanlari/ devasa sitelere neden irkilerek baktiklarini daha iyi anladim. Cunku bro’nun da dahil oldugu grup icin bu toplu yasam alanlarinin mimari ifadesi bu: Kolonizasyon, banliyoler, varoslar, sosyal izolasyon ve yuksek suc orani... Bizde buralarin refahin sembolu olmasina mana veremiyorlar. Bir yerde sehirliler banliyoden kacarken, diger yerde sayfiyeciler sehirden kaciyor. Bunlar icinde bulunulan kosullar dahilinde farkli kulturel ve toplumsal kodlarla belki aciklanabilir. Lakin ne olursa olsun sosyo-ekonomik durumu ust duzey akli basinda birinin yuzbinlerce avroyu, beton yiginlarina gomulmus yuzbinlerden biri olmak icin bu insan kumeslerine yatirmasini yadirgamalari cok normal degil mi? Onlarin "site hakki", benim site "nefret"im... Yine de uygun bir faiz oraniyla bulabilirsem hemen Chanteloup’da bir ev alacagim. Buradaki sikici beyaz yaka ordusuyla istiflenmis zevksiz sitelerdense gider orada iyi muzikler dinler, ilginc alt-kulturlerle ahbaplik kurar, birkac dans figuru ogrenir ve bir yandan egleniriz. Postu deldirmedigimiz surece; “jusqu'ici tout va bien”. Yok ille de postu deldirmek isteyene; yaninda Chanteloup'un tam pansiyon cennetten bir kose kalacagi, fotograftaki Paris'in azili konutlarindan Montfermeil'i verelim. Site halki zamaninda La Haine'in cekim ekibini ve filmin orada cekilmesini kabul etmedi, belki sizi eder...

1 comment:

Unknown said...

Ben Paris banliyolerinden bahsedildigi zaman, Paris'te yasayan belki ikamet etmesem bile, sik sik yolum dusen bu siteler hakkinda yazilan ve ileri surulen fikirlere her zaman duyarli oldum. Filimlere karsi buyuk ilgim yok cunku fiimlerdeki tahammul edemedigimiz siddet sahneleri, gercek yasananlarin yaninda elma sekeri.
Isin ilginc yani, filmi seyredip cikanlar cok etkilenmis gozukseler bile sanki o siteler ve sakinleri baska bir gezegende yasiyormus gibi unutuyorlar. Oysa bu siteler kendilerine sadece birkac kilometre uzaklikta.
Buna ragmen bence politikacilarin ve sanatcilarin yapmasi gereken, sadece insanlara bunu 7 inci sanat, muzik gibi yollarla iletmekle kalmayip, acil bir sekilde, bu derece nefret tohumlarinin atildigi ve hatta urun alindigi bu varoslari, iyi analiz edip o insanlari topluma kazandirmanin yollari bulunmali.
Bu arada Fransa'da cok iddali bir film olan BANLIEU 13'un ikinci bolumu sinamalarda gosterime girdi. Seyretmenizi tavsiye ederim.
Bu arada kardesime bu konuda duyarli oldugu icin tesekkur ederim.
NOT: Kardesim Chantaloup u gorurse birakin ev almayi, yanmis veya calinan arabalarin arasinda gidip bir paket sigara bile almaktan vazgececegine eminim.