Monday, March 10, 2008

this is TRT radio 3

Istanbul dışında yaşıyorsanız radyo dinlemek genelde pek de doğru bir tercih olmayabilir, hele de "kulağıma güzel gelen her tür müziği dinlerim" retoriği ile özdeşleşmiş müzikal midesizliğe sahip değilseniz. Istanbul'da dahi seçenekler her daim tatmin edici değilken, geri kalan geniş taşra coğrafyasında umduğunuzu değil, bulduğunuzu yemek durumundasınız. Bir süredir jazz'a meyil etmiş olmam, benim için radyoyla barışmak için bir fırsat olabilirdi. Neticede, geniş olanaklara sahip TRT 3 radyosu, hafta boyunca Jazz saati, Jazz'ın rengi, Jazz'a merhaba vs gibi bayağı isimli tonla program yayınlıyor. Buraya kadar nema problema. Ancak iş maalesef burada bitmiyor. Tepeden inmeci modernleşme sevdası, hemen her devlet kurumunda olduğu gibi radyo 3'te de yoğun olarak hissettiriyor kendini.

Gün içerisinde jazz dışında ağırlık verilen diğer tür... evet klasik müzik. Yani kanalın yayın politikası bir şekilde daha elit olduğu ön-kabul edilen zevklere göre düzenlenmiş. Frekans en az üniversite mezunu, kentli, gelir düzeyi yüksek bir kitleye ayarlanmış. Çünkü bunlar TRT'nin kalite algısında en tepede yer alıyor. Tabii Jazz ve Klasik türleri bir araya getirebilmek, 24 saatlik akışı bu ikisi üzerinden kompoze edebilmek için ancak bu tip bir sosyal arkaplanın varlığını ve Türkiye'ye özgü kentli beğenileri iyi tanımak şart. 'Yabancı Film' , 'Hafif Batı Müziği' gibi diğer TRT kategorizasyonları da hep aynı devlet geleneğinin kültürel ürünleri. Özel televizyon ve radyo kanallarının yaygınlaşması, hiç değilse bu otoriter kültürel hegemonyayı al'aşağı etti. TRT'nin R tekeli yıkılırken yaşanan geçiş ve yasal belirsizlik döneminde, siyasi erkin tahakkümüne isyan edip korsan yayın muhalefeti yapan kanalın bir taksici radyosu olması da bize özgü arabesk (sür)realiteye dair hoş bir anı.

Reşat Nuri -kafası karışık bir adamdı- nur içerisinde yatsın, 'Batılılaşmanın yanlış anlaşılması'na dair bir başka not; TRT 3'te yanılmıyorsam günde 2 defa sırası ile İngilizce - Almanca - Fransızca haber yayını var. Bu dillerden herhangi birisine hakim dikkatli bir dinleyici, bir kaç ay içerisinde diğerlerini de anlayabilecek duruma gelebilir -yok o kadar da değil.

No comments: