Wednesday, April 22, 2009

1968

Ismi yil ile suslenmis eserler acaba o yila ait neyi ifade ediyorlar sorusuyla hep dikkatimi cekmistir. Smashing Pumpkins – 1977’si, Manic Street Preachers – 1985’i, The Auteurs – 1967’si, Ash’in 1977 albumu, George Orwell’in 1984’u, The Connels’in 74-75’i :S… Gectigimiz yil cesitli etkinliklerle anilan, korkarim kutlamalarla pop bir imge kalibina kurban gitmeye namzet 1968’in kirkinci yil donumuydu. Cumledeki tuhafligin farkindayim. Yilin yil donumu mu olur? Tam gunu ve hadisesi belirsiz yildonumu kutlanan baska bir yil var mi bilmiyorum. Lakin 68, tum yuzyilin calkantili politik hareketlerini ve ayaklanmalarini rakamlarinda buyutmus, orasi kat’i. Kimi cografyalarda kultur ve sanata can katip basli basina aykiri/alternatif bir dusun ve hayat bicimi yaratirken, kimi cografyalarda daha siddetli catismalarin tetikleyicisi olarak buhran ve kasvetin sembolu olmus bir donem. Biz de bu yilin anlam ve onemine deginmeliyiz diye dusunduk.

Ise dunyadan baslarsak; Birinci Dunya Savasi’na muteakiben kuresel ekonomiyi hallac pamuguna ceviren Buyuk Depresyon’du, uzerine dunyayi ters-yuz etmis ve suyundan konmus Ikinci Dunya Savasi’ydi, artik ekonomik zorluklardan ve savaslardan yilmis insanligin isyan damari, yorungesini sasmis kureyi yerine geri oturtmak icin catlamak uzereydi. Ama once kapitalizm ve emperyalizmin ar damarinin catlamasi, dunyanin iyiden iyiye bir sallanmasi gerekiyordu. Selim akilli Amerikanlarin Vietnam faciasina, yasanacak yeni ekonomik buhrana, yitirilecek binlerce hayata, hele Nixon’a hic mi hic tahammulu yoktu. Maddeci, merkeziyetci ve mulkiyetci devlet politikalarina karsi birlik bilincinin yerlesik olmayan komun hayatiyla vucut buldugu bir protesto sureci baslayacakti.

Avrupa ise zaten agir bir ekonomik bunalimin esiginde sendikal hareketlerle yeniden yapilanmaya ve hayat bulmaya el-mecbur isci sinifinin cinnetine sahne olmak uzereyken, Sovyetlerin basta yogun nufuz ve etki sahibi olduklari dogu-bloku ulkeleri uzerindeki baskisi ve tum kitayi temelinden sarsan siyasi manevralari kitayi fokurdayan bir kazana donusturmustu. Gorunen ve uygulanan haliyle sosyalizmden hosnutsuz, daha adil ve demokratik bir formunun ruyasiyla yolan cikan genclik, Kizil Danny’nin komutasinda Fransa’dan baslayip tum Avrupa’ya yayilan ogrenci eylemlerini tetiklemek uzereydi. Kisaca civisi cikmis sisteme karsi baris, esitlik ve adalet icin baslayan isyan hareketi olarak 68 Devrimi dalga dalga dunya sathina yayilirken, global captaki kolektif mucadele bilinci, kokusmus duzenin farkli cografyalarinda (Balkanlar, Uzakdogu, Guney Amerika) farkli ayaklanmalarla ortaya cikiyordu. Hedef skalasindaki olgulardan biri durumundaki merkeziyetcilige de, sistem karsiti kontra hareketin cografik homojenligiyle guzel bir ders veriliyordu.

Protest kultur boylesine saha kalkmisken, erkek egemen dunya toplumunda kendi yerini yeniden konumlandirmak kadinlar icin kacinilmaz bir firsatti. Resmi duzeyde bir takim kazanilmis haklarin devami olarak, toplumsal yasam alanlarinda kagit uzerinde olmayan fakat kemiklesmis cinsiyet ayrimi pratiklerinin yikilmasina yonelik baslayan Ikinci Dalga Feminizm hareketinin en hararetli ve etkin donemi de bu kusaga denk geliyor. Egitimden kadin imajinin istismar edildigi medyaya, kamu gorevlerinden ozel sektore tum is kollarinda cinsler arasi esitsizlige, hatta kadinin orgazm dinamiklerine dek (The Myth of the Vaginal Orgasm – Anne Koedt,1968) kapsamli bir aydinlanmaya ve kadinlari ilgilendiren her konuya temas edilmeye baslaniyordu.

Eh, cicek cocuklari unutmak olmaz. “Baris icin” ayaklanan, ozgurlukcu hareketin lokomotifi oluvermis hippi kulturu donemin en yerlesik imgelerinden olsa gerek. Bugun gelecekten izlemesi ve retrospektif calismalarla yadedilmesi epey zevkli bu aktivist donem; her ideoloji, frak ya da klik icinde olusan benzer problemlerden nasibini almis; bir kesimin temelsiz katilimi ve eylem pratigini suistimaliyle kendi ic catismalarini da yasamis bir olusum. Her ne olursa olsun yukarida bahsi gectigi gibi, yapinin ve ezberin en cok bozuldugu, duzenin ve dogmalarin en acimasizca sorgulandigi alan olan sanata en fazla emegi gecmis, esin kaynagi olabilmis kultur caglarindan biri. Imgesinden cok da haz almadigim bu doneme benim de ayri bir mutesekkirligim var; o da icerdigi “taslasmis” ve ici gecmis ataletin gerekli enerji birikimini saglamis, boyle punk gibi gerilim, ofke ve adrenalin yuklu bir fay hattinin catlamasina zemin hazirlamis olmasi.















Donem atesinin bizim topraklara dusen kivilcimi, tam yol ileri muthis bir ivme kaydeden sol atesine donusuyordu. Meydanlara cikan duzen ve emperyalizm karsitlarinin yuzbinlerle telaffuz edildigi, solun belki en organize oldugu donemdi ki, yukselisin uzun vadede hadimlastirilma temellerinin de atilip es zamanli yurutuldugu aslinda aci dolu bir kusaga gecis soz konusuydu. Gercek devrimci birileri can verdi, birileri de zaman icinde koordinatlarini kaybetti ve o donemin romantizmiyle bugunun sefasini suruyor. O gun savunulan degerler bugun nerelere cekilmis ve kimlerce sahiplenilmis, o gunun solu bugun sagin marjinini bile nasil zorluyor, o donem solun sahiplendigi soylemlerin bugun kucak buldugu ulusalci cizgi ne ile aciklanabilir, tam bagimsizlik yabanci dusmanligi mi demek, neler dogru neler yanlis anlasilmis bunlar apayri bir yazi konusu. Ama kurenin geneline donecek olursak da sorular pek farkli degil... Dunya halklarinin bu calkantilar ve devrimlerden devraldigi miras neden bu kadar kisa surede ve cabucak tuketildi? Musebbibler kapitalizm mi, populer kultur mu, kuresel esitsizlik mi, toplum ahlakinin deformasyonu mu, kolektivizme darbe indiren bireyci davranis bozukluklari mi, zevk duskunlugu mu, super gucler mi, medya patronaji mi? Yuz aki Guney Amerika ve haritada bir kac kucuk parca da olmasa devrim pratiginin hali nic'olurdu? Yoksa devrim yapildi ve bitti, artik buna ihtiyac mi yok?

Bu tombul soru isaretlerine verilecek cevaplari bilmiyorum ama tek istegim yil baslikli bir yazi yazmakti, bu ozenti nerelere getirdi. Yine de iyi oldu bu konuyu monitore yatirdigimiz zira ezelim beri bir 68 kusagidir tutturmus gidiyor. Kucukken bunun 68 dogumlulara ithafen kullanilmadiginin ayirdina vardigimda kafam iyice karismis, “biz 68 kusagiyiz oglum” diye gerinen herhangi bir buyugume kimlik kontrolu anlamini yitirmisti. 40’lisi, 45’lisi ve hatta 50’lisi bile 68 kusagi olabilirdi. Bir de olur olmaz her firsatta “biz 69 kusagiyiz koccum” seklinde fallosantrik dunya gorusunu vurgularken pis pis gulen Erotik Erol Abi vardi ki, zoruma giden kendini komik degil yakisikli sanmasiydi :S.

2 comments:

olric said...

bir de 68 dışında herkesin kendini dahil etme eğilimi gösterdiği "kayıp kuşak" var X-Generation..o da ilginç bir konu.

erdobaz said...

15 numero - ozelliklede 69 kusagi soylemi - kim bilir o erotik erol abide daha ne macera ne jargon vardir. agir mevzuatlara girmissiniz ben o yillarin odtu kantinden bir iki amca alip geliyorum.