Tuesday, May 12, 2009

imkanlar dedektifi

Sonrasinda baslayacak uzun ve yorucu road-trip oncesi, tum yolculugun emekcisi ve bas kahramanlarindan Lacho’nun evinde konakliyoruz. Yer Monroe/Lousiana. New Orleans haric Lousiana standartlarinda oldukca “yer alti” ve liberal bir bar olan Enox’a gitmeden once, resimde goruldugu gibi evin arkasi urkutucu sazliklara bakan, suc sinemasina esin kaynagi verandasiyla tumlesik evde bol muzikli, alkollu ve gurultulu birkac saat geciyor. O gece Monroe’nun Enox’u bizdik ya neyse, yine de gormeden olmazdi.

Lacho’nun ogrencilerinden yirmili yaslarda genc yetenek Fred de bize katiliyor. Artik iPod’du, plakti, tasinabilir bilgisayardi, CD idi, DJ savaslari basliyor ve ortaya konan iyi muzik eksenli kulturel kapitalden yedikce yiyoruz. Niyetimiz muzige doymak ve artik sadece kalabaliga karismak ve bir seyler icmek icin Enox’a gitmek. Aslinda biz daha sakiniz, cok da alisik olmadigimiz bir durum yok ama Fred kendinden geciyor. Ayni muzik dilini konusan, paylastiklarinin hedefini buldugu birilerini bulmus olmanin mutlulugunu yasiyor. Kendi anadilinde yapilmis eserleri biz ikinci dunya ulkesinden katilimcilarla paylasabiliyor olmasinin mutlulugu tuhaf gelse de bunda anormal bir sey yok. Kendisi sadece bir baska alter[ed] native. Koordinatlari hakim kulturun disina cikmis bir "modifiye yerli" olmanin ne cografyasi, ne de dili var. Bunun icin anadilinizden farkli dillerde yaratilmis eserlere meyletmeniz gerekmiyor. Kaldi ki bir insanin Ingilizce konusuyor olmasi Sonic Youth dinlemesini, Gus Van Sant filmleri hayrani olmasini veya Amerika’nin dis politikasi hakkinda fikirlerinin bulunmasini, hatta entelektuel bile olmasini garantilemiyor. Ama Fransizlari ayiriyorum. Hakikaten cok kulturlu insanlar, 5 yasindaki cocuk bile Fransizca konusuyor :S

Derken Fred once bilgisayarindan, sonra da yazmis oldugu CD’lerden kendi yaptigi muzikleri bize dinletti. Aklim almadi. Ornegin bir CD verdi, calan sarkiyi Lacho’nun son finalinden onceki gece bunaldigi bir anda kaydetmis. Ben o an basladim kurgulamaya, bunu acaba nerede kaydetmis, enstrumanlari nereden bulmus, hangi software’i kullanmis, ses neden bu kadar net, studyosu mu var, bilgisayari kac megabayt, hafizasi kac inch, islemcisi kac rem. Erdo kardesim o an ne halt yiyordu hatirlamiyorum. Bu detaylarda slalom yapmaktan muzige veremedim kendimi. Cesaret edip sorabildigim tek sey nota bilgisinin olup olmadigi – ki yokmus. Az cok insan tanidik ve kendimizce bir ortalama ve istatistik cikardik; cocuk kesinlikle yetenekli, buna suphe yok. Ayrica yetenegini kesfetmis ve kendini ifade etmenin bir yolunu bulmusken hic tembellik etmiyor ve calisiyor. Ancak hic mi imkansizliga takilmiyor?

Saniyorum en buyuk fark burada. Muhasir medeniyette bir alana heves gosteren, ya da o konuda yetenegi bulunan birey ufak detaylarda vurgun yemiyor ve kelebek omrunden hallice kariyeri baslamadan bitmiyor. Cunku bizde “tesis yok”ken orada var ve bireyin tum yapmasi gereken neye ilgi duydugunu veya hangi konuda iyi oldugunu kesfetmek. Bu topraklarda maddi imkanlari pek parlak olmayan, orta halli bir aileden dogma ornegin bes genc yonetmenlige ilgi duyuyorsa herhalde ucu sinirli olanaklara veya imkansizliga, biri de tembellige takiliyor. Kalan biri de her cografyaya lazim yoktan var eden, basari oykusu efsaneye donusup dilden dile dolasan ve ornek gosterilen, cogunun yapamadigini yapmasiyla (yonetmen olmasa isi gucu birakip otostopla dunya turuna cikan) meshur azimkar genc. Nedense cok kiziyorum bu “yirtici” bireylere zira onlar sayesinde bir takim standartlar yukselemiyor. Cunku “al iste ornegi var”. Tum yapman gereken alt tarafi herseyi kaybetmeyi goze almak, sonuna kadar inatci ve hirsli olmak, dirayet gostermek. Eger o kisi degilseniz ait hissetmediginiz bir meslek grubunda dirsek curutme ve dolayisiyla istemediginiz bir hayati yasama olasiliginiz yuksek. Saglik olsun, ben zaten transandantal yolculugum icabi gecerken ugramistim. Lutfen durdurunuz dunyayi, inecek var.

No comments: