gecen sene bu vakitler ne yapiyordum... tam hatirlayamadim simdi. muhtemelen -tipki simdi oldugu gibi- evde pinekliyordum. kanepenin hemen bitisiginde, yerde, gazeteler duruyordu. pazar ekleri okuyucunun ilgisini cekmek uzere tonla enteresan konu barindiran... camlar yine ardina kadar acikti, acaba simdi oldugu gibi, havanin sicakligini kiran tatli bir esinti var miydi? televizyon yine acikti kesin. hafta icerisinde kacirdigim scrubs ve my name is earl bolumlerini bekliyordum. spongebob'tan gecen sene bu vakitler de hoslanmiyordum. belki de -tipki simdi yaptigim gibi- televizyonun sesini kismis, soyle en cizirtilisindan bir plak secmis (gerci o zaman yalnizca bir plagim vardi ve o da bbc tarafindan hazirlanmis robin hood masal anlatimi idi) bir yandan, goz ucuyla ne oldugunu anlamadigim bir programi izlerken ote yandan da elimdeki dergiyi atistiriyordum. demek ki pazar gunlerimi degerlendirme bicimimde esasli bir degisiklik yasanmamis. standard and poor's kredi notumu dusurmez umarim.
algilarima hucum eden onca seyin arasinda, hicbirine ayricalik tanimiyor, hepsinden bir parca aliyorum. belki de boyle yapmaya calisirken (aslinda bir seye calistigim yok, dogal tercihim bu) hic bir seye odaklanamiyorum, ve geriye adam akilli hic bir kazanc kalmiyor. ne bileyim, dikkatimi bir habere odaklasam, o hikayeden pek cok sey cikartabilirim. ornegin, su ceo intiharlarina bir egilsem diyorum. kriz doneminde pek cok dev sirketin ceo'su intihar etti; bedel odemekte yeni bir durum bu. uzerine gitmekte fayda var... (benim calistigim koca sirketin basindaki adam ise muhtemelen intihara bir kala istifa ettigini acikladi.)ya da su hollywood yildizlarinin evlat edinme yarisi da cok ilgimi cekiyor aslinda... madonna'sindan pitt jolly ciftine kim varsa afrika'dan ve asya'nin yoksul ulkelerinden evlat edinme yarisina girdiler. bu su an bir trend. evde beslediginiz sirin kopekler sizi cok sevebilir ancak en akilli cinsinin bile yapabilecegi en radikal eylem, terliklerinizi getirmektir. oysa evlat edineceginiz guzeller guzeli afrikali bir bebek, eger bir aksilik olmazsa ileride size "anne" diyecektir, ki siz eger madonna iseniz, terliginizi ayaginiza gecirmeye can atacak binlerce gonullu bulmaniz hic de zor degildir. oysa annelik :S evet, bu konuyu da desmek, operasyon masasina yatirip kalbini cikarmak, kanini icmek, bagirsaklarini desmek filan isterdim ama iste... artik mevsimlerden yaz.
bundan bir kac hafta sonra universiteler tatile girecek. simdiden tenhalasmaya baslayan sokaklar giderek tenhalasacak ve gunesin kavurdugu temmuz sicaginda kaldirimlarda hic insan kalmayacak. hele haftasonlari... gecen yaz bir babylon alacati donusu ehliyetimi kaptirdigim icin aci bicimde tecrube ettim. temmuz ve agustos aylarinda yalnizca salaklar sehirde kaliyor. yuz bilmem kacinci kez (abartiyorum tabii) big lebowski izlemeye karar vermistim ancak o da ne? evde bir damla kahlua kalmamisti! once bankamatige ugrayip yeterli miktarda para cektim -ki zaten hesabimda ondan fazlasi da yoktu. neyse, icki satan once acik ve aciksa da kahlua satan bir icki dukkani arirken butun aksancak'i tavaf etmis, fakat sokak, cadde ve kocaman meydanlarda cok az sayida insana rastlamistim. ortalik o kadar bostu ki, neredeyse her gordugume selam verip iyi gunler dileyecektim. tipki medeni memleketlerde medeni insanlarin yaptigi gibi... neyse, allah'tan kendimi frenlemeyi basardim :S
yine de, ve inatla, ve hala ve umutla... en sevdigim mevsim hala yaz. moda tasarimcilarin daha agaclar yeni yeni yesillenirken ve biz -henuz- beyaz bacaklarimiza sortlarimizi gecirmemisken sonbahar-kis tasarimlarini sergilemelerine hala sinir oluyorum. birakin da once bi' onumuzdeki sicak gunlerin tadini cikaralim, degil mi?
hadi bakalim, kalkip denize gidelim simdi. i'm walkin' on sunshine..huu hu huuu. bu sarki da bana hep grounded for life'i hatirlatiyor. oradaki anne karakterine de inceden hastayim dogrusu, guzel kadin.
Sunday, May 24, 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment