Thursday, October 8, 2009

bir tutam animal nitrate aman

Kufur denen meret, kufur-argo arasinda bir yere konumlanmis ve esasen cok da kelime anlami olmayan ifadeleri bir kenara koyarsak, dogasi ve dinamigi geregi bir baska tur, cesit, irk veya cinsiyeti hedeflemeden/gucendirmeden islenemiyor. Yani herhangi bir kufur yoneltildigi noktaya varana kadar once baslangic olmak uzere yol uzerinde baska baska duraklari dumduz edip yolculugunu oyle tamamliyor. Hepsinin orijini bu tip bir duruma tekabul ederken kullanim esnasindaki kasit ve motifler kullanicisinin boynuna. Kotu kufur sahibinindir diyebiliriz ki bu da basli basina hep bir tartisma konusudur. Gercekten birileri tarafindan icerigi sorgulanmaksizin ve kast edilmeksizin alelade bir refleksle mi sarf ediliyor, baslangictaki hakaretamiz icerigin hedefiyle bir alip-veremedik var midir, niyet ve sebep ne olursa olsun gucendirdigi baslangic noktasinin temsil ettigi nesne, kurum veya kisilerin deformasyonuna ve yipranmasina yol aciyor mu bunlar daha kapsamli arastirmalarin konusu. Ancak hayvanlarin kufur araci olarak kullanilmasi cok eskilerden yerlesmis ve yeri kolay kolay sarsilmaz bir toplumsal aliskanlik.











Bu aralar sokaklardaki reklam panolarinda gozume carpan, amacinin tam da bizlere bu konuyu konusturtmak amacli olduguna emin oldugum asagilik bir reklam kampanyasina dikkat cekmek istiyorum. Reklam isimsiz, belli ki amac once bahsini ettirerek kendini merak ettirmek. Birkac versiyonu var ve hepsi bir hayvani alenen kufur olarak kullaniyor. Ornegin, “bir laptop’a bu kadar para verecek kadar kaz kafali miyim?” yaziyor ve kurumsal ofis kilikli bir kadinin basina kaz kafasi monte edilmis. Benzer bicimde bir plazma televizyona tomarla para gommenin kus beyinlilik, bir baska elektronik araca raicinden fazlasini odemenin sazanlik oldugu gibi ayni fikir ve uygulama uzerinden ilerliyor. Insan evladinin kendini tasiyabilecegi bu gulunc ve zavalli seviyeyi resimlemek isterdim ancak gece vakti oldugundan cep telefonum secilebilir bir goruntu elde etmeye yetmedi.

Soz hakki olmayan canli turlerinin kendine ozgu safligini –ki bu da antropomorfizm tuzaginin budalaca bir karsiligi- karsilastirma araci ve dolayisiyla hakaret unsuru olarak kullanip reklamini yapmak ve urununu pazarlamaya calismak fasizmin, yaraticilik eksikliginin, ahmakligin ve bayagiligin onden gidenidir. Ne utanc verici ki bu fikir yalnizca hastalikli bir beynin urunu olarak havada kalmiyor, bu beyinden tureyen kotucul, acinasi ve kompleks dolu fikir kolektif bir calismayla uygulanabiliyor. Hitap ettigi ve reklamdan etkilenip oraya hucum edecek, hayatta en buyuk korkusu bu hayvanlardan biri olmak olan kitlenin de bu kolektivizmin parcasi oldugunu dusunmek bu ulkede irkcilik yok diyen kesmin neden bu kadar kalabalik oldugunu da izah ediyor. Zikredileni fikir olarak kabul etmek zorunda oldugumuz, ikna olmama gibi bir hakkimizin olmadigi bir tuhaf toplumdayiz iste. “Bu reklamda hicbir asagilama yok, hayvanlik yapma!” gibi manali bir arguman gelebilir mesela fikir ureticilerinden. Yok diyorsa yoktur iste, neyin pesindeyiz? Ben de gezegenin tum canlilarina esit mesafede oldugum iddiasinda degilim ve halen cozulmesi gereken insan meselelerinin hayvan haklarindan biraz daha trajik boyutta olduguna inaniyorum. Asagilama icermedigi olcude "hayvan"in benzetme veya kiyas kriteri amacli kullanilmasina da karsi degilim. Ancak bu rezillige karsi durmak icin illa Panter Emel olmak gerekmiyor. Hadi o hayvancagizlar belki kendi namina yaratilan bu idiotlojiden habersiz ve bundan direkt zarar gormuyor, ancak asil akla zarar olan insanligin rekabet ugruna dustugu aciz canlilara saldirarak yucelmeye ugrasma acizligi. Kendilerinden soz ettirme amacinin bir araci oldugu icin ozur diliyor, ancak amaclarini en dolaysiz sekilde saptirdigimi umarak yine dolambacsiz bicimde lanet ve yaziklar okuyorum.

No comments: