17. yuzyil, matematigin cagiydi, 18. yuzyil doga bilimlerinin, 19. yuzyil ise biyolojinin cagiydi. Bizimkisi, yani 20. yuzyil ise korkunun cagidir. Simdi bana yanit olarak korkunun bir bilim olmadigi soylenecek. Ama bilimin bununla yine de bir ilintisi var, cunku bilimin son kuramsal ilerlemeleri onu kendi kendisini yadsimaya surukledi, uygulamada eristigi yetkinlik duzeyleri ise butun dunyayi yikima goturme tehlikesiyle karsi karsiya birakti. Ayrica korku, tek basina ele alindiginda, her ne kadar bir bilim sayilamaz ise de, onun bir teknik oldugundan kusku duyulamaz. Cunku yasadigimiz dunyada en carpici nokta, insanlarin cok buyuk bolumunun bir geleceklerinin bulunmayisidir. Oysa gelecege, olgunlasmaya ve ilerlemeye yonelik bir umut olmadan anlamli bir yasamdan soz edilemez. Bir duvarin onunde yasamak, kopekler gibi yasamaktan farksizdir. Gerek benim kusagimin insanlari, gerekse bugun isletmelere ve fakultelere girmekte olan insanlar kopekler gibi yasadilar ve yasamaktadirlar. Insanlarin onune duvar orulmus bir gelecekle yuz yuze yasamalari elbet ilk kez olmuyor. Ama insanlar daha once bu duvarlari sozun ve cagrinin yardimiyla asarlardi. Umutlarini olusturan baska degerlere atifta bulunurlardi. Bugun ise (kendilerini yineleyip duranlarin disinda) artik kimse konusmuyor, cunku dunya bize uyarilari, ogutleri dilekleri duymayan kor ve sagir guclerce yonetiliyormus gibi gozukuyor. Kisa bir gecmiste yasadigimiz yillarin sergiledigi oyun, icimizde bir seyi yikti. Ve bu sey de insanoglunun bir baska insanla insanligin diliyle konustugu takdirde, onca insanca tepkiler yaratabilecegine yonelik o sonrasiz guven duygusu. Insanlar arasinda surup giden uzun diyalog, artik kesildi. Ve diyalog yoluyla ikna edilemeyenlerin insanda ancak korku uyandirmasi da son derece dogaldir.Albert Camus, 1946
“Ne Kurban, Ne de Cellat” Denemesi
Combat Gazetesi
2 comments:
derginin ismi combat. bizde de geçmişin dergileri bu tip isimlere sahipti. kavga, mücadele vs. misal 70lerden kalma bir edebiyat mecmuasının cildi var evde; ismi "militan". mesele sanırım cüretkar olmakta. iddia kaybedilince isimler de naifleşmiş. combat'tan, mücadele'den kıl, tüy, hairball'a evrilmiş...
daha bu sabah uyuklayan çımacıya kükreyerek beylerbeyi iskelesine toslayan vapur kaptanının ardından iyi giyimli ve olasılıkla iyi kalpli insanlar birbirlerine güvenle günaydın diyerek gülümsüyorlardı. bense sanki onlardan gelebilecek bir zarara karşı kendimi korumaya almış hayretle onları izliyordum. ortalık sessiz, dışarısıysa parlak beyazdı. anadolunun bilmem kaçıncı göçmenlerinden ağır işten çökmüş vücuduyla pis sakallı bir ağbi bacak bacak üstüne atarak çarşamba -7 derece olacak diyordu yanındakine. hay aksi sanki herşey [...]akabinde metrobüste durağın ismini görebilmek için üzerimden uzanıp buğulu camı silen adamı içimden esefle kınarken 'cevizlibağ' demiştim. korku içkin ve sürekliydi..
Post a Comment