Wednesday, April 9, 2008

Beceriksizligin Psikopatolojisi

'gifted'

Ingilizceyi bu yüzden seviyorum işte. Ingilizce bir kelimenin Türkçe tam karşılığı aklınıza gelmeyince -ya da böyle bir anlam hiç olmayınca- o kelimeyi mırıldanıp dudağınızı 'hmmm' dercesine bükebilir ve sizi dinleyen kişiye 'hadi ama, bana yardımcı ol da şu dilimin ucundakini dökeyim!' sinyalleri gönderen el kol hareketleri yapabilirsiniz. Gifted da o kelime grubunda. Yetenekli olma durumu var, fakat bunlar kazanılmış şeyler değil. 'Metafizik bir varlık tarafından bahşedilmiş ayrıcalıklı kişi' ya da kısaca 'Allah'ın sevdiği kulu' anlamına geliyor. Ancak tek kelimelik doyurucu bir karşılığını bilmiyorum. Tek başına 'yetenekli' , 'maharetli' gibi adlandırmalar, aynı kuvvette / yoğunlukta değil . Gizem yok, mistifikasyon yok. Ne anladım ben o işten?



Her çarşamba günü öğleden sonraları toplantıya giriyorum. Masanın çevresindeki grup içerisinde birileri çeşitli şemalar eşliğinde birşeyler anlatıyor. Scorecard'lar, KPI'lar, Process'ler, Progress'ler havada uçuşuyor ama benim konuyla zerre ilgim yok. Sol dirseğimi masaya koyduğum ve başımı sol avucuma yasladığım halde, sanki akan görüntülere bakıyormuş gibi bir pozisyonda hafif bir uykuya geçmeye çalıyorum, ama bir yandan da tırsıyorum. Fark eden olursa büyük rezillik. Ne katakulliler yapabileceğimle ilgili gerilimleri yaşarken bir anda farklı bir boyutun kapıları açılıyor ve - guess what? - Sergen'i düşünmeye başlıyorum. İşte bu adam belki de benim ömrü hayatım boyunca izlediğim / izleyebileceğim en 'gifted' insandı. Bütün kariyeri boyunca yeteneklerini yeterli seviyede kullanmamakla eleştirildi. Fakat aslında, bana kalırsa onun en büyük meziyeti tam da bu noktadaydı. Asla taviz vermedi, canını hiç sıkmadı, kafasını yormadı, sonuna bakmadı, adam olmadı, gittiği - gezdiği her yerde çok sevildi. Üstelik, bu 'değerlendirilmemiş kabiliyet' durumu, Sergen'e hep 'o ki istese dünyaları yerinden oynatır' havası kattı. Kim bilir belki gerçekten de bunu başarabilirdi. Fakat, ya canını dişine taksaydı ve yine de arzu edilen seviyeye gelemeseydi? Aynı durum bütün erken göçen 'yetenekler' için de tartışılır; Hendrix ölmeseydi, Cobain yaşasaydı gibi... Peki ya yaşasalardı ve örneğin hayatının son demlerinde Vietnam savaşını savunacak kadar 'geriye giden' Jack London gibi kendi imgelerini berbat etselerdi?


Evet, ev ödevi olarak 300 kelimeyi aşmayacak şekilde "if I was Sergen, I would..." konulu bir kompozisyon bekliyorum.

No comments: