Tuesday, September 29, 2009

Nottingham United

Sir Paul Smith hemsehrisi -Nottingham bu memleket- EM Media'yi satin almis. 2002'de kurulan EM Media'yi iki filmden taniyoruz; skinhead donemini hatirladigimiz This is England (gerci ben yasamadim, nasil hatirlayabalirim?) ve Ian Curtis merkezli Control. EM Media'nin ucuncu bir yapimi daha varmis; Unloved. Bir yerlere not etmenizde fayda var. Onceki iki referansi dusunursek, Unloved'da da izlemeye deger birseyler olsa gerek. EM, kitle iletisimini* yaratici ekonominin (creative economy) kalbine yerlestirmek iddiasi ile yola cikmis, idealistten ziyade ticari ancak her halukarda entelektuel islere imza atan basarili bir yapim sirketi. En azindan reklam ajansi kurup fikirlerini pazara satmak yerine sanatsal uretim icerisinde kalip kazanclarini buradan saglamaya kalkmislar, ki bu iyi bir tercih.

Guncel ingiliz tasarim/moda medari iftiharlarindan Paul Smith -SIR paul smith- ile EMcilerin yollari Control'un yapim surecinde kesismis. Cool ikonu bir adamin hayatini cekiyorsaniz, elbette bunu cool bir tasarimciyla yapmalisiniz. P.S. bu anlamda tam isabet. Sir'un son yatirimi, bay Smith imajinin eksik halkasini tamamlamis gibi duruyor. Moda'nin aslinda bir sanat dali, ve tartismali diger tasarim disiplinleri gibi esas kategorisinin sanat olup olmadigina dair kafalardaki soru isaretlerini ortadan kaldirmak adina kucuk bir adim. Aslina bakacak olursaniz, boyle bir tartismanin hakikiliginden suphe ediyorum. bana kalirsa tasarim isi, en az sinema ve en fazla resim kadar elitist. Meshur ressamlarin imzaladigi tablolar muzayede evlerinde milyonlarca dolara satilirken, resim begenisinin moda takibinden daha entelektuel ya da nasil diyelim, daha "kaliteli" bir statuye sahip oldugunu soylemek, havali olma cabasindan baska bir sey degil.

Mesele, butunuyle sanat urunun pazarlanma bicimine iliskin. Sanat elestirmeni veya koleksiyoncusu olmak beraberinde bir takim zorunluluklari da getiriyor. Bir janr'a hakim olmak ve belli davranis kaliplarini barindiran bir tarzi uzerinize gecirmek gibi. Vogue yayin yonetmeni Anna Wintouri anlatan September Issue neden bir sinemacinin veya yazarin hayatini anlatan bir belgeselden kiymetsiz olsun? Neticede bu kisilerin tamami, populer alanin icerisinde hareket eden ve onu var eden bireyler. Evet Paul Smith benim butcemi asiyor, fakat bir cift P.S. ayakkabiya sahip olma ihtimalim Picasso imzali bir peceteye dokunma ihtimalimden kat kat yuksek. Zenginin mali, zugurdun cenesi... Biz yine de, "nevermind the bollocks" diyelim, konuyu kapatalim.


*EM'in mottosunda yer alan ve benim "kitle iletisimi" olarak cevirdigim kelimenin orijinali media. Ancak bu kelimenin Turkce'deki dogrudan karsiligi olan medya, bizde bir anlam kaymasina ugrayip daha dar ve fakat mutlak iktidarli bir alani tarif eden, buyuk yayin organlari anlamina geliyor. Yani tek tarafli bir akim, bir iletim soz konusu.

No comments: