Sunday, November 22, 2009

a history of violence

Hemen ust katimizda, on bes gun ila bir ay araliginda seyreden periyotlarla hiddetli tartismaya, devaminda siddetli kavgaya tutusan genc bir cifte komsuyuz. Aslinda adamin sesini duymadigimiz, disariya monolog seklinde yansiyan tekerrurden ibaret hadise her defasinda sinyallerini en bastan veriyor. Kadin once sesini yukseltmeye basliyor. Henuz tehditkar bir dikte tonuna yukseldigi, bize ulasabilecek desibele vardigi andan itibaren orada duran, artik aliskin oldugumuz o zirve noktasina varmayan tek bir ornegini hatirlamiyorum. Hatta yanmakta olan ve ne kisalan, ne de uzayan fitilin patlayiciyla bulusma anini kestirebilme yetisini bile kazandik. Sasmaz rituel yine ekseriyetle kadin kaynakli agir ithamlar, hakaretler, restlesmeler ve oradan oraya firlatilan cisimlerin cikardigi tok ve urkutucu seslerle (umarim o sesler sadece cisimlerden geliyordur) doyuma ulasiyor. Bana kalirsa bu kavgalardan arta kalan zamanlarda pek iletisimleri yok. O halde ya oldugunda iletisimden maraz doguyor, ya da kadin aralardaki zaman diliminde icinde biriken ofkeyi daha fazla muhafaza edemeyecek noktaya geldiginde devreye bu tutku, ihtiras ve estetikten tamamen yalitilmis, mahalle kavgasi kivamindaki iletisim/siddet giriyor (there's no sex in your violence!).

Kavgalar esnasinda o gur sesten mutevellit mecburen duyumladiklarimdan edindigim fikir su: Korkarim kadincagiz bir sinir hastasi. Apartman ahalisinin soyledigine gore ise kadincagiz bir sinir hastasi. Kocasinin soyledigine goreyse, inanmayacaksiniz, kadincagiz bir sinir hastasi. Hatta bir seferinde araya girmesi icin elci goreviyle gonderilen zavalli “apartman gorevlisi” her turlu zevali goze alarak kapilarini calmis. Adam karisinin kendisini kaybettigini, kendini kontrol problemi oldugunu fakat ozunde cok iyi bir insan oldugunu ve birazdan sakinlesecegini ifade etmis. Gozlerindeki feri kaybetmis, one dogru posturu giderek bozulan ve hic de saglikli gozukmeyen, yasini tahmin etmekte zorlanacaginiz genc bir kadin. Beni yanlis anlamayin, taraf tutuyor veya kendimi hemcinsimle ozdeslestiriyor degilim. Ara sira karsilastigim adamla havadan-sudan, isten-gucten laflariz, sonra o mevzuyu mutlaka ilgisinin karsiliksiz kalmayacagini bildigi futbola getirir (ezeli rakip taraftarlari biz koyu Besiktaslilari artik cilekesligimizden midir, azligimizdan midir sempatik bulur ve bu kimligimizin hayatimizin onemli bir bolumunu kapladigini dusunur –ki dogru; futbol gundemine ilgisiz bir Besiktasliya rastlama sansiniz oldukca dusuktur). Bu sohbetler cok siddetli tartismanin yasandigi gecenin hemen ertesi sabahi, sanki bir onceki gece evdeki esyalarin yarisi yerle yeksan olmamis gibi cereyan edebiliyor. Kim bilir belki kadini bu hale adam getirmistir. Kim bilir selim akilliyi ve magduru oynamanin dayanilmaz cazibesine kapilirken aslinda kadinin psikoz atesine koruklu tahrik otobusuyle gidiyor. O duymadigimiz erkek sesi belki dusuk ses perdesinden, belki de o yerlerini cok iyi bildigi kadinin nevroz butonlarina basan bilincli bir kayitsizliktan geliyor.

Ben isin baska tarafindayim. Bakmayin karikaturize ettigime, is iyice yurek burkucu bir hal aldi. Eskiden gozumuzde bosanma yolunda emin adimlarla ilerleyen vah vah taptaze, siddetli gecimsiz ama halen cikis yolu olan genc bir ciftlerdi. Ancak bu cift evdeki patolojiyi stabilize etmek icin her turlu denklemi cozdu. Almanya’da ikamet eden evsahibini ikna edip evi satin almalari bu yolda atilan tek adim olmayacakti. Bir gun kadini, tahminlerime gore hic degilse bes aylik hamileyken gordugumde beynimden vurulmusa dondum. Cunku onceki tahmini bes ay boyunca kavga mekanizmasi sekteye ugramamis, tam saymaya devam etmisti. Simdi cocuk buyumekte gun be gun. Saniyorum uc yasina filan geldi ve artik varolan siradanlasmis durumun aslinda siradisi bir sey oldugunun ayirdina varmaya, korkmaya ve tepki vermeye basladi. Daha ana rahminde kavgaya dogan bir cocugun gelecegi ne kadar saglikli ve mutlu olabilir ki. Bu aile mahremiyeti denen sey bu topraklarda sarsilmaz bir tabu. Misal Ingiltere’de boyle tekrar eden bir vakaya dair cevreden ihbar alinsa buyuk olasilikla hukumetce gorevlendirilmis bir takim “home office” gorevlileri evinizi ziyaret eder, ziyaretler siklasir, is soruna cozum bulmadiginiz takdirde (rehabilitasyon, terapi her neyse) cocugunuzu kaybetmeye kadar gider.

Kimsenin evlat sahibi olma ozgurlugunu elinden alma dusuncem yok ama anne-baba adaylarinin etraflica bir akil ve ruh sagligi testinden gecirilmeleri gerektigini dusunmeye basladim. Bugun yavrucagin aglama sesini duydugumda icim ciz etti ve ciddi ciddi butun iyi niyetimle gidip kavga bitene kadar cocuga goz kulak olmayi teklif etmeyi dusundum. Sonra tabii ki vaz gectim, aile ici siddetin arasina girilmezdi. Ancak aklin yolu birmis ki telefon konusmasi esnasinda sesleri duyan ablam da, daha soylemeden bana ayni oneride bulundu. Hem adam gorundugu kadar sagduyu sahibiyse bu oneriyi degerlendirmeli. Yazik ki gercekleseceginden emin oldugum bir sonraki sefere artik bu mu olur, baska bir sey mi, bir sekilde mudahele etme konusunda niyetim ciddi. Umarim son anda caymam.

No comments: