Thursday, November 5, 2009

ne diyor snooze?

Iyimser bir sekilde “hadi uyanirmis gibi yap, caktirmadan biraz daha kestir” diyor olabilir. Kati uyanisa alistirarak goturmesi kimilerine gore yeni milenyumun en faydali gundelik pratiklerinden. Ancak bazen icine seytan girip “takil bana, gecikmeyi yasa” diyor. Malum, birkac kez bu uyandirir gibi yapma servisine tepki verip ertelediginizde, yari ya da tam uyku duzeyindeki bilinc buna da bagisiklik kazanabiliyor ve duymamaya basliyorsunuz. Esasen durum snooze disindaki her turlu uyandirma servisi icin gecerli. O halde onemli olan gune gercekten baslamak istiyor musunuz, yaptiginiz isi seviyor musunuz sorulariyla girip konuyu, yaziyi ve hatta blogu burada bitireyim. Canim mesela yani...

Oncelikle beni en cok rahatsiz eden, kendi adima soyluyorum, biyolojik ya da vucut saati denen mekanizmanin topyekun iflas etmis olmasi. Gune uyanmak tamamen aygitlarin hukmune gecmis durumda. Oyle ki, alarmi yanlislikla bir saat ileri kurmussam mumkunati yok ondan once uyanamiyorum. Kronos tanrisinin sevgili kulu olarak zamaninda uyanabilmek bu cihazlarin dogru kullanimina, bir de tabii onlarin selametine teslim. Bu yuzdendir ki saglama amacli cihazlari cokladigimiz dahi oluyor. Sorun temelden uyanma ozgurlugunun igdis edilmesi ve zorla uyandirilmanin yukselisi. Muhtemelen bu sepebten vucut metabolizmasi dinlenemiyor, mesela ruyalarimizin da normale oranla buyuk kismini hatirlamayi iskaliyoruz. Bu duzenekte cep telefonunun icadiyla birlikte yeni bir fenomenimiz daha var, o da snooze... Kullanim sakatliklarina iliskin cok sayida alternatif versiyon yasandigi gibi, su ekseni kayik dunyaya uyanmaya onden hazirlayan insafli yaniyla da vazgecilmez bir unsur.

Mekanik alarm sistemlerinde boyle bir opsiyon benim hatirladigim kadariyla yoktu. En fazla alarmin ibresini biraz ileriye tasiyabiliyorduk ancak o sersemlikte goz hizasiyla yapilan sadece birkac derecelik ufak bir aci dondurumu dahi vahim gecikmelere yol acabilirdi. Peki bu dijital icat nereden cikti, kimin aklina geldi? Bununla ilgili cok saglikli bilgilere ulasamadim. Bazi dogrulugunu garantilemeyen bilgi kaynaklarina gore bu mucit ayni zamanda Ben Hur romaninin da yazari Lew Wallace. Saskinlik verici cunku eger dogruysa dijital devrim donemi degil 19. yuzyil sonlarinda yasamis, tum zamanlarin en taninmis eserlerinden birinin yaraticisi ve ayni zamanda ABD’nin Osmanli Imparatorlugundaki elcisi bir general. O donemde bu bulusu hangi cihazla entegre etmis onu anlamadim. Belki konsepti yaratmis olabilir, ancak bana yine de dogrulugu ikna edici bir bilgi olarak gelmedi.

Ilk zamanlar snooze standartinin 9 dk olmasi ile ilgili de farkli farkli gorus ve teoriler var. Bunlardan bilimsele en yakin olani REM teorisini icereni olsa gerek. “Rapid Eye Movement” denen ve gozler fildir fildir dondugu, ruyalarin gorulmeye baslandigi uykunun bu en derin besinci asamasina gelmek belli bir sure aliyormus (5 dakika ile 1 saat arasi). Amac uyku henuz derine inmeden, yani asamanin ilk ortaya cikisindan hemen sonra bu zinciri kirmakmis. Bundan bahsedilen kisacik ve kesintili uyku dilimlerinden pek bir hayir gelmedigi mealinde bir sey anliyorum. Kim bilir belki de plasebo efektidir. Simdi telefonumu kontrol ettim, snooze suresi de kullanici tercihine birakiliyor ve alarm ilk olusturulurken otomatik olarak 10 dakika geliyor. REM'i de yuvarlamislar anlayacaginiz. Neyse benim icin fark etmez, zaten su siralar fikrimden geceler yatabilmiREM.

2 comments:

natti said...

snooze dedigin DSPS'in kendine yakisani giymesidir.

DSPS her gece, bu soguk kahvede said...

4ever Delayed SPS var bir de. bu da "i live to fall asleep" sendromuna donusebilir sanki?