Sunday, April 27, 2008

ilk orta fakülte, bitirdim ben güzelce

Pazar sabahı zorunlu gezintiye çıkmışken bomboş saatlerimin bir kısmını bir zamanlar sıklıkla yaptığım gibi kitapçı gezerek tükettim. İki kitap üzerine odaklanıp sadece birini aldım (param da cebimde kaldı, oh)...


#1


Paralaks / Slavoj Zizek / Encore Yayınları



arka kapakta yer alan tanıtım yazısı içeriğin yoğun kıvamını ortaya koyuyor. Harfi harfine aktarıyorum:


Artık her okul çocuğunun bile bildiği gibi Zizek'in yeni kitabı özel bir sıra izlemeden, Hegel, Marx ve Kant tartışmalarını; sosyalist dönem öncesi ve sonrası birçok anekdot ve düşünceleri; Stephen King ve Patricia Highsmith gibi geniş kitle yazarlarınının yanı sıra Kafka üzerine notları; operaya ilişkin referansları (Wagner, Mozart) ; Marx Kardeşler'in şakalarını; hem cinsel hem de müstehcen esprileri; Spinoza ve Kiekegaard'dan Kripke ve Dennet'e kadar felsefe tarihine ilişkin düşünceleri; Hitchcock filmleri ve diğer Hollywood-ürünlerinin analizlerini; güncel olaylara referansları; Lacancı doktrinin anlaşılması zor noktalarını; günümüz kuramcılarıyla (Derrida, Deleuze) polemikleri; karşılaştırmalı dinbilimini; ve son günlerde ise bilişsel felsefe ve nöro-bilimsel "gelişmeleri" içerir. Bunlar, Eisenstein'ın adlandırabileceği gibi "cazibeler montajı"nda, bir tür kuramsal çeşitlilik gösterisinde sıralanır. Bu gösteride "çokluklar" serisi birbirini izler ve seyirciyi kendinden geçmiş büyülenme içinde tutar. (Fredric Jameson)


Henüz tanıtım yazısını anlayacak seviyede olmadan - hele de bir gün o yüksek mertebeye ulaşabileceğime dahi inanmadan- kitaba el atmanın doğru olmayacağına inandığım içindir ki Paralaks'ı aceleyle rafına geri bıraktım. Kısa yazı içerisinde beni tedirgin eden bahsi geçen terminolojiye uzaklığımdan ziyade Jameson'ın okul çocuklarının (school boy) dahi kitabın konusunu -üstelik kendi izah ettiği biçimi ile- bildiği iddiası oldu. Cehaletimi kabul edebilirdim. Ne var ki bunun ulu orta alay konusu edilmesi, kabullenebileceğim bir tavır değil. Hangi okul çocuklarıydı Jameson'ın bahsettiği? (kendilerini "Frankfurt Okulu Öğrencileri" olarak adlandıran bir tür entelektüel - yeraltı sekt'i mi? ) Yeni yetişen kuşağı kastediyorsa, durum benim için daha da vahim. Bugüne, hatta sadece birkaç saat öncesine kadar, '90 doğumlu çocukların imrendiğim yegane özellikleri uzun boy ortalamaları idi. Şimdi bir de zekalarına gıptayla bakacağım. Demek ki bu çocuklar, benim 'köyde kış hazırlıkları' ve 'salamura nasıl yapılır' gibi hayat bilgisi aldığım yaşlarda Zizek külliyatını hatmediyorlar. Lanet olası okul çocukları...


~

Mürekkep yalamışlık konusunda geleneksel bir kriter üniversite mezunu olmak. Başlıkta alıntıladığımız Emrah hitindeki anlamıyla "fakülte" geçerliliğini çok önceden yitirmiş, bugün sadece olayın dışında kalmışlar tarafından kullanılan bir kelime. Çevresinde hala "fakülteyi bitirmek" ya da "fakülteden arkadaşlarla buluşmak" gibi köhne kalıpları kullanan var mı? Emrah bu şarkıyı yaptığında dahi durum böyleydi ancak kendisinin haberi yoktu tabii.



#2


Yolda / Jack Kerouac / Ayrıntı Yayınları


Yıllar yılı sahaf kapılarını aynı soruyla çaldım "güzel abim, sizde Yolda bulunur mu?" . Sahaflarsa hep aynı alaycı gülümseme ve üstten bakışla cevapladılar beni "yok...bulamazsın da" .


Nihayet Yolda'nın yeni baskısı var. Gerçi ben bu kadar aradıktan sonra elime Kıyı Yayınlarının '93 baskısının geçmesini dilerdim ama güncel neticeden de memnunum. Ayrıntı Yayınları bir kıyak yapıp beat kuşağının başyapıtını bastı. Düz hesap 20 ytl. Yolda'nın 15 yıl sonra yayınlaşı ve dün ( 26 Nisan 2008) tarihli nükleer karşıtı eylemler arasında kırmızı kurdela ile bir düğüm atarak, Ginsberg'in kitap üzerine kısa bir yorumunu aktarıyorum:


Kerouac'ın ve Beat Kuşağının yapıtları bu ülkede sansürün belini kıran bir edebi hareketin en ön saflarında yer alır. Bu edebi özgürleşme eşcinsellerin, siyahların, kadınların özgürleşmesinde katalizör vazifesi görmüştür ve bugün, umarım, nükleer yıkım tehdidi karşısında özgürleşme için de aynısını yapabilir.

2 comments:

Anonymous said...

konuyla ilgili 26-05-2007 tarihli bir haber de şöyle :S


SANATÇI EMRAH'A OLAN BENZERLİĞİNİ KULLANARAK 'EMRAL' ADIYLA 7 YIL ÖNCE KASET ÇIKARAN MUSTAFA HAKAN YILDIZ, HUKUK SAVAŞINI KAYBETTİ.

Yargıtay'dan Emrah İpek Erdoğan yararına bozularak tekrar görülmeye başlayan davada mahkeme, Mustafa Hakan Yıldız'ı haksız buldu. Emrah'ın saç, giyim kuşam, davranış ve sesini taklit ettiği iddia edilen 'Emral'ın (Mustafa Hakan Yıldız), 511 bin YTL tazminat ödemesine karar verildi.

Anonymous said...

valla yukardakini okumadim ama bu Emral olayi ilgincmis.