Yilin dort grand slam tenis turnuvasindan ilki olan Avustralya Acik, 14 Ocak Pazartesi gunu basliyor. Merlbourne kentinde gerceklesen iki hafta surecek organizasyonda bayanlar ve erkeklerde toplam 64 tenisci raket sallayacak. Ilk kez 1905'te duzenlenen bu gozde tenis turnuvasini tarihte en cok kazanan isimler tek erkeklerde Roy Emerson [6 kez] ve tek bayanlarda Margaret Smith Court [kirilmasi imkansiz gozuken bir rekorla 11 kez] Avustralyali olmalarina karsin yirmi yili askin bir suredir ev sahibi ulke halki her iki dalda da vatandaslari bir sampiyon gormeye hasret. (Erkeklerde en son 1976 – Mark Edmondson, Bayanlarda 1978 – Christine O'Neil). Bu hasrete son on yilda umut kaynagi olarak ne sakatligi sebebiyle tenise erken veda eden Patrick Rafter, ne de su an 19 numarali seribasi Lleyton Hewitt son vermeye yetmedi.
Erkeklerde 1 numarali seri basi gectigimiz yilin ve toplamda turnuvanin uc kez sampiyonu Isvicreli Roger Federer. Henuz 26 yasinda kariyerinde tenisin tum zamanlar rekorlarini kirma donemecine giren, bu yil Sampras'in 14 grand slam rekorunu muhtemelen kirmis olacak Federer'i Avustralya Acik'in, oyuncunun form grafigi ve turnuvadaki gecmis performansi da hasaba katildiginda, bu hedefinden saptirmasi beklenmiyor. Bayanlarda 1 numarali seribasi ise gecen yil sakatligi sebebiyle katilamayan ancak katildigi diger uc Grand Slam'in ikisini kazanan, birinde final oynayan oldukca formda bir isim; Belcikali Justine Henin. Gecen yilin seri basi olmadan katilan sampiyonu Serena Williams'in bu turnuvayla ozel bir bagi oldugunu unutmamak gerekiyor. Toplamda 3 sampiyonluk ile faal tenisciler arasinda birinci durumdaki Serena turnuvanin bir baska favorisi. Bir de son yillarda her turnuvada son 8'i domine eden fakat sonunu getiremeyen Rus tenisciler var. Bu kez iclerinden ipi gogusleyen cikacak mi merak konusu...
Tenissever biri icin bir oyuncu adina fanlik muessesesinin devreye girmesi durumunda –hele bu oyuncu performans bakimindan da istikrar sahibiyse- seyir zevki tadindan yenmez bir lezzet hali alir. Bu erkeklerde Stefan Edberg, kadinlarda da Steffi Graf’dan bu yana musdarip oldugum bir dert. Micheal Stich, Arazi, Carlos Moya, Goran Ivanisevic, Marat Safin saman alevinden orta hallice basarilarla gunubirlik yuzumu guldurduyseler de hegemonya sinyallerini aldigimdan beri motivasyon gucum herhangi bir tenis oyuncusundan ziyade Anti-Federer idi. Bugun halen rakibi kimse onu tutuyorum, ancak kupume zarar turunden asabiyetle izlemek ve husrana ugramaktansa, buyuklugunu kabul ettigim bu "tum-zamanlar" adaminin sundugu ziyafetin tadina variyorum. Graf sonrasi bayanlarda ise Barbara Schett ve Dominique Van Rooost hayal kirikliklarinin ardindan –uzun bir aradan sonra- favorim Ana Ivanovic. Henuz uc yildir grand slam’lere katilan ve inisli cikisli bir grafik cizen, fakat gectigimiz yil gelisim kaydeden taze Sirp guzelin devler liginde ne yapacagini merakla bekliyorum. Bu denli maskulen tenis figurlerinin arasinda isi elbette zor. Guzel olmasa tutar miydim? Yazik ki hayir...
Sunday, January 13, 2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment