Halen nicin ve nasil olduguna anlam veremedigim bicimde, erenkoy istasyonu cevresindeki cocukluk-ilkokul yillarim vandallikla gecti (vandalism begins at home). Hayatla alip veremedigimiz bir seyler oldugu ve varolussal bazi problemler yasadigimiz acikti. Belki mulkiyetcilikle bir sorunumuz vardi. Buna ragmen safi zarar-ziyan uzerine kurulu, reaksiyoner olmaktan uzak bir aksiyon olarak sergiledigimiz nedensiz siddeti (a.k.a. teror) bugun sosyolojik sebeplere dayandirmakta zorlaniyorum. Zararsiz insanlarin mulkiyetine verdigimiz zararlarla en kemiksiz haliyle; kendimizi ifade ediyorduk. Yok bu fazla manali oldu. Kasiniyorduk... Hayatimin geri kalaninda iyi bir insan olmak icin yirtinmamin da sebepsiz kirdigim onca cevizin odedigim bir diyeti oldugunu dusunuyorum.
Icraatlar lastiklari indirilen -subaplari zorluk cikardiysa lastikleri yarilan-, cizilen, anteni kirilan, caminda bir parmak aciklik varsa ic hacmi cakil taslariyla doldurulan, farlari kirilan otomobillerden tutun da apartmanin (hem de kendi apartmanimizin) butun bahcesini sulamaya yarayan metrelerce uzunluktaki kalin hortumun kuyunun icine ebediyen atilmasina kadar hayal gucunu zorlayacak sayisiz itlik-pisligi iceriyordu. Mahallede bir Sosyal Guvenlik Reformu’na ihtiyac oldugu kesindi. Civardaki orta sinifin yasadigi huzursuzluk da Haneke’ye pekala malzeme olabilirdi. Ama bizi durdurmak imkansizdi. Mallarina zarar verdigimiz kisilerin cogunu taniyor, hatta seviyorduk da... Misal her kis bimbir zahmetle Caddebostan’dan arabasina bagladigi kizakla cektirdigi ve bahcede tahta konstruksuyonlara zorlukla oturttugu sandallarini karada devirip alabora ettigimiz Ayhan amcayi cok seviyorduk. Uc insan gucu gerektiren tekrar tahta kaziklara oturtma isinde yardimci oldugumuz bile olmustur (cunku ilkinde bizim yaptigimizi cakmamis, yardimimizi seve seve kabul etmisti). Rahmetli oldugunda benim kadar uzulen bir cocuk oldugunu da sanmam. Uc saat ugrasip yaptigi isi bir saniyede yerle yeksan ettigimiz icin bizim derdimizden agladigini bildigim, bilincli bes sut denemesinden sonra camini cercevesini indirdigimiz kapicimiz Satilmis amcayi da cok seviyorduk. Ocagina incir agaci diktigimiz hicbir sahsiyetin olayi kisisel almasini istemem.
Mahalleli beni sorumlu tutmuyordu. Aslinda isin icinde oldugumu elbet biliyorlardi fakat masa oldugumu dusunuyorlardi. Eh yalan da degildi. Butun arkadaslarim benden en az dort yas buyuktu (o cagda bu yas farki jenerasyon farkina tekabul eder) ve yonlendirildigim dogruydu. Kimse kusura bakmasin yemisim mahalle baskisini. Ceteye karsi gelip mahalle takiminin kadrosundan cikarilmaya da hic mi hic niyetim yoktu. Futbolun meyvesi goldur ve benim hep sahada olmam, goller atmam gerekiyordu. Takimdan ayri duz kosu, sag acik top toplayiciligi gibi mevkiler kaldirabilecegim seyler degildi.
Mahalleyi 11 yasinda terkedince icraatlar da kendi namima kesilmis oldu. Acikcasi ortaokula henuz baslamistim ki farkli arkadas gruplari, yeni ozentiler ve heveslerle birlikte kesilmesi gerektigini de dusunuyordum. Durumdan yirtmaya ve kendine bir hayat edinmeye calisan arkadaslarin basina gelenleri gordukce vaziyetin vehametini daha iyi anliyordum. Tasinmamiza az bir zaman kala bu egilimdeki arkadaslarimizdan Eren, ust sokaktaki flortunu mahalleye getirmisti (lanetim uzerine olsun diye ant verdigim universite bolum baskanim buna eminim “yanlis hata” derdi). Ergenlige atilim doneminde Eren’in ustelik bunu bir de uygulamaya dokebilmesini icine sindiremeyen elebasimiz Levent’in yine akillara durgunluk veren bir sabotaj girisiminde bulunmasi uzun surmeyecekti. Beni gezdirme vaadiyle Satilmis amcanin komur tasidigi el arabasina atip, uzun bir mesafede azami surate ciktiktan sonra aci bir frenle cicegi burnunda ciftin onune firlativerdigi ve Eren’in karizmasini yerle bir ettigi gun anlamistim ki, iyi ki tasiniyorduk...
Bir dahaki bolumde Rezzan teyzeye gec kalinmis bir ozur...
Monday, January 21, 2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
1 comment:
ben de mercedes amblemi söküyordum.
Post a Comment